değişme

listen to the pronunciation of değişme
Turkish - English
interchange
switch
transition
shift
change; variation; exchange
vary

The prices of certain foods vary from week to week. - Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.

turn

The leaves have begun to turn. - Yaprakların rengi değişmeye başladı.

transmutation
alteration
chopping
vicissitude
transitional
changing

Tom's story keeps changing. - Tom'un hikayesi değişmeye devam ediyor.

I have no intention of changing. - Benim değişmeye niyetim yok.

gradient
(Ticaret) modification
variant
amendment
{i} ranging
metastasis
mutation
conversion
change

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

Tom hasn't changed very much. - Tom çok fazla değişmedi.

variation
commutation
(Tıp) meta
{i} fluctuation
switchover
değişmek
change

Everything's about to change. - Her şey değişmek üzere.

It's never too late to change. - Değişmek için asla çok geç değildir.

değişme bandı
change tape
değişme derecesi
variation
değişme dosyası
change file
değişme dökümü
change dump
değişme kaydı
change record
değişme kütüğü
change file
değişme oranları
(Hukuk) conversion rates
değişme reaksiyonu
exchange reaction
değişmek
{f} vary

The prices of certain foods vary from week to week. - Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.

değişmek
evolve
değiş
barter

He was bartering information. - Bilgi değiş tokuş ediyordu.

değişmek
amend
değişmek
turn to
değişmek
barter
değiş
swap

Do you want to swap jobs? - İşleri değiştirmek ister misiniz?

Would you like to swap jobs? - İşleri değiştirmek ister misin?

teknolojik değişme
technological change
değiş
{f} varying

There are varying explanations. - Değişik açıklamalar var.

değiş
vary

Social customs vary from country to country. - Sosyal gelenekler ülkeden ülkeye değişir.

The prices of certain foods vary from week to week. - Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.

değiş
{f} ranging

Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest. - 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.

In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest. - Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.

değiş
{f} range

In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius. - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer. - Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.

değiş
{f} change

That'll change nothing. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

That will change nothing. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

değiş
{f} changing

Tom is in the garage changing his oil. - Tom garajda yağını değiştiriyor.

Tom's favorite singer is always changing. - Tom'un favori şarkıcısı sürekli değişiyor.

değiş
{f} alternating
değiş
{f} altering

I'm tired of altering my plans every time you change your mind. - Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.

He's proposing a suggestion for altering the research method. - O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.

değişmek
turn into
değişmek
alter
değişmek
trade
değişmek
mutate
değiş
{f} alternate
değişmeler
changes
Değişmek
exchange
değiş
exchange; trade
değiş
contact

If the address changes, please contact us. - Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.

değişmek
modify
değişmek
shift
değişmek
convert
değişmek
switch
değişmek
chop round
değişmek
(used in a negative form) to be unwilling to trade (someone, something) for (anyone else, anything else): Bu çamaşır makinesini dünyaya değişmem. I won't trade this washing machine for the world
değişmek
chop about
değişmek
to exchange (things) with (someone)
değişmek
shade
değişmek
to change, become different, alter
değişmek
alternate
değişmek
to change; to alter; to vary; to exchange, to trade, to barter
değişmek
to change (one's clothes). değişen yıldız variable star
değişmek
yoyo
değişmek
{f} fluctuate
hücre metabolizmasında sürekli değişme
engram
karşılıklı değişme
reciprocation
kimyasal değişme
chemical change
muhtelif değişme
(Ticaret) mixed variance
periyodik değişme
(Kanun,Ticaret) periodic variation
senelik değişme
annual fluctuation
yerkabuğundaki ani ve aşırı değişme
cataclysm
yıllık değişme
annual fluctuation
Turkish - Turkish
Değişim, mübadele
Değişmek işi
Değişmek işi: "Bu kadar büyük değişme için mutlaka bir kadın parmağı lazım."- R. N. Güntekin
(Osmanlı Dönemi) HAVELÂN
Değişmek
tagayyür etmek
Değişmek
(Osmanlı Dönemi) ZİYAFE
Değişmek
ruvale
değiş
Bir şey verip yerine başka bir şey alma, mübadele, trampa
değiş
Değme işi veya biçimi
değişmek
Çok değer vermek
değişmek
Karşılıklı alıp vermek, mübadele etmek
değişmek
Değiştirmek
değişmek
Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek
değişmek
Yerine başka şey veya kimse gelmek
değişmek
Yerine başka şey veya kimse gelmek: "Eskiler arasında duvardaki saatli maarif takvimleri de değişmiş oluyordu."- N. Cumalı
değişmek
Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek: "Ben gelirken yarım saat içinde hava değişmiş, kara yel kudurmuştu."- S. F. Abasıyanık
değişmek
(Osmanlı Dönemi) kalb olmak
sosyal değişme
Sosyal bakımdan söz konusu olan değişme
toplumsal değişme
Toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik gelişme ve değişmelere paralel olarak gösterdiği eğilim
değişme
Favorites