değerleri

listen to the pronunciation of değerleri
Turkish - English
(Bilgisayar) values

Tom has no moral values. - Tom'un ahlaki değerleri yok.

We don't share the same values. - Aynı değerleri paylaşmıyoruz.

a collection of guiding, usually positive principles; what one deems to be correct and desirable in life, especially regarding personal conduct
plural of value
beliefs of a person or social group in which they have an emotional investment (either for or against something); "he has very conservatives values
değer
value

The value of the painting was estimated at several million dollars. - Resmin tahmini değeri birkaç milyon dolar.

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

değer
worth

Do you think this book is worth reading? - Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?

Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting. - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.

demiryolu menkul değerleri
(Ticaret) railway securities
değer
price

The price is kind of high, but it's worth it. - Fiyat biraz yüksek ama buna değer.

A man can know the price of everything and the value of nothing. - Bir insan her şeyin fiyatını bilebilir ve hiçbir şeyin değerini bilemez.

değer
{i} rate

How would you rate that? - Bunu nasıl değerlendirirdin?

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

değer
worth, worthy; value, worth; price; merit, worth
değer
valuation

Valuation is not always objective. - Değerlendirme her zaman objektif değildir.

değer
specification
değer
merit

To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin. - Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.

değer
worthwhile

It is worthwhile learning Spanish. - İspanyolca öğrenmeye değer.

I think what Tom is doing is worthwhile. - Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.

değer
worthiness
değer
{i} amount

Your suggestion amounts to an order. - Öneriniz emir değerindedir.

değer
precious

All socks are very precious. - Tüm çoraplar çok değerlidir.

Gold is the most precious of all metals. - Altın tüm metallerin en değerlisidir.

değer
estimation
değer
desert

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
(Bilgisayar) values

She values health above wealth. - O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

değer
moral

He has no moral values. - O hiçbir ahlaki değere sahip değil.

Mary renounced her moral values and became a nihilist. - Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.

değer
esteem

This is the love that esteems others better than oneself. - Bu başkalarını kendinden daha iyi değer veren sevgidir.

He esteems the professor highly. - O, profesöre oldukça değer veriyor.

değer
(Bilgisayar) change to
değer
(Ticaret) nominal
eigen değerleri
(Çevre) eigen values
değer
dignity
değer
{i} reading

This book is worth reading. - Bu kitap okumaya değer.

This book is worth reading twice. - Bu kitap iki kez okumaya değer.

değer
goodwill
değer
significance
değer
weight

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

The value of the coins depended on the weight of the metal used. - Paraların değeri kullanılan metalin ağırlığına bağlıydı.

değer
cost

Is eating organic food worth what it costs? - Organik gıda yemek maliyetine değer mi?

That coat may have cost a lot of money, but it's worth it. - O palto çok paraya malolmuş olabilir ama o ona değer.

değer
account

In judging his work, we must take his lack of experience into account. - İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

değer
currency

When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency. - Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.

In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira. - Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.

birim değerleri
(Hukuk) unit values
değer
dearness
değer
merit, worth
değer
worthy

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

This book is worthy of attention. - Bu kitap dikkate değer.

değer
costliness
değer
value, worth
değer
person of great merit
değer
worthy of

The statesman is worthy of respect. - Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

This book is worthy of attention. - Bu kitap dikkate değer.

değer
worthy of; worth: zahmete değer bir ödül a prize worth struggling for
değer
(Matematik) value
değer
preciousness
değer
figure

Tom figured it was worth a try. - Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.

değer
meaning

My existence is worthless and meaningless. - Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

değer
at
egzoz dumanı değerleri
emissions valves
senaryo değerleri
(Bilgisayar) scenario values
servis değerleri
in service measurements
sıfır değerleri
(Bilgisayar) zero values
toplumsal değerleri küçümseyen
cynical
toplumsal değerleri küçümseyen kimse
cynic
Turkish - Turkish

Definition of değerleri in Turkish Turkish dictionary

Değer
value
Değer
fehamet
Değer
kıymet
değer
Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet
değer
Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse
değer
Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey
değer
Yüksek ve yararlı nitelik. Üstün, yararlı nitelikleri olan (kimse): "Bu kız aramaya, düşünmeye değer bir şey değildi."- R. N. Güntekin
değer
Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı
değer
Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha
değer
Yüksek ve yararlı nitelik
English - Turkish

Definition of değerleri in English Turkish dictionary

kan değerleri
rbc
değerleri
Favorites