değerlendirilme

listen to the pronunciation of değerlendirilme
Turkish - English

Definition of değerlendirilme in Turkish English dictionary

değer
value

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

It is of little value. - O, çok az değerlidir.

değer
worth

The museum is worth a visit. - Müze görülmeye değer.

This problem is worth discussing. - Bu sorun tartışılmaya değer.

değer
price

A man can know the price of everything and the value of nothing. - Bir insan her şeyin fiyatını bilebilir ve hiçbir şeyin değerini bilemez.

Stock prices fell quickly. - Hisse senedi değerleri çabucak düştü.

değer
{i} rate

How would you rate that? - Bunu nasıl değerlendirirdin?

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

değer
worth, worthy; value, worth; price; merit, worth
değer
valuation

Valuation is not always objective. - Değerlendirme her zaman objektif değildir.

değer
specification
değer
merit

To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin. - Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.

değer
worthwhile

It is worthwhile to read this book. - Bu kitap okumaya değer.

It is worthwhile considering what it is that makes people happy. - İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.

değer
worthiness
değer
{i} amount

Your suggestion amounts to an order. - Öneriniz emir değerindedir.

değer
precious

All socks are very precious. - Tüm çoraplar çok değerlidir.

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

değer
estimation
değer
desert

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
(Bilgisayar) values

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

değer
moral

Tom has no moral values. - Tom'un ahlaki değerleri yok.

He has no moral values. - O hiçbir ahlaki değere sahip değil.

değer
esteem

This is the love that esteems others better than oneself. - Bu başkalarını kendinden daha iyi değer veren sevgidir.

He esteems the professor highly. - O, profesöre oldukça değer veriyor.

değer
(Bilgisayar) change to
değer
(Ticaret) nominal
değerlendirilmek
utilized
değer
dignity
değer
{i} reading

I think this book is worth reading. - Sanırım bu kitap okumaya değer.

Do you think this book is worth reading? - Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?

değer
goodwill
değer
significance
değer
weight

All these books will be worth their weight in gold someday. - Bütün bu kitaplar bir gün ağırlıkları değerinde olacaklardır.

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

değer
cost

He dreamt one night that he found a beautiful purple flower, and that in the middle of it lay a costly pearl. - Bir gece rüyasında, güzel mor bir çiçek bulduğunu ve çiçeğin ortasında da değerli bir mücevher bulunduğunu gördü.

Good words are worth a lot, but cost almost nothing. - İyi sözler çok değerlidir , ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.

değer
account

In judging his work, we must take his lack of experience into account. - İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

değer
currency

In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira. - Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.

When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency. - Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.

değerlendirilmek
Be evaluated
değer
dearness
değer
merit, worth
değer
worthy

His performance was worthy of praise. - Onun gösterisi övgüye değerdi.

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

değer
costliness
değer
value, worth
değer
person of great merit
değer
worthy of

This book is worthy of attention. - Bu kitap dikkate değer.

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

değer
worthy of; worth: zahmete değer bir ödül a prize worth struggling for
değer
(Matematik) value
değer
preciousness
değer
figure

Tom figured it was worth a try. - Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.

değer
meaning

My existence is worthless and meaningless. - Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

değer
at
Turkish - Turkish
Değerlendirilmek işi, kıymetlendirilme: "Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ... için gereken tedbirleri alır."- Anayasa
Değerlendirilmek işi, kıymetlendirilme
Değer
value
Değer
fehamet
Değer
kıymet
değer
Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet
değer
Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse
değer
Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey
değer
Yüksek ve yararlı nitelik. Üstün, yararlı nitelikleri olan (kimse): "Bu kız aramaya, düşünmeye değer bir şey değildi."- R. N. Güntekin
değer
Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı
değer
Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha
değer
Yüksek ve yararlı nitelik
değerlendirilmek
Değerlendirme işi yapılmak, kıymetlendirilmek
değerlendirilme
Favorites