Children want to act like grown-ups.
- Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler.
The strong yen is acting against Japan's export industry.
- Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine davranmaktadır.
My mother told me I have to behave myself.
- Annem bana terbiyeli davranmak zorunda olduğumu söyledi.
He must be crazy to behave like that.
- O öyle davranmak için çıldırmış olmalı.
It doesn't seem very fair to treat him like this.
- Ona böyle davranmak adil değil.
It's shameful to treat a child so cruelly.
- Bir çocuğa çok zalimce davranmak utanç verici.
You don't always have to say what's on your mind; sometimes tact trumps candor.
- Aklında ne olduğunu her zaman söylemek zorunda değilsin; bazen ortama göre davranma tarafsızlığı bastırır.
Young people are apt to behave that way.
- Genç insanlar o şekilde davranmaya eğilimlidir.
You should try to behave better.
- Daha iyi davranmaya çalışmalısın.