a. 1587, Raphael Holinshed quoting Strabo, Historie of England, Book III:At this present (saith he) certeine princes of Britaine, procuring by ambassadors and dutifull demeanors the amitie of the emperour Augustus, haue offered in the capitoll vnto the gods presents or gifts, and haue ordeined the whole Ile in a manner to be appertinent, proper, and familiar to the Romans.
I apologize in advance for his behaviour.
- Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.
Her behaviour was out of the ordinary.
- Davranışı sıradışıydı.
His behavior disappointed many of his friends.
- Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.
I was ashamed of my behavior.
- Ben davranışımdan utandım.
He is ashamed of his son's conduct.
- Oğlunun davranışından utanıyor.
I am ashamed of my son's conduct.
- Oğlumun davranışından utanıyorum.
Dennis doesn't have rough manners.
- Dennis'in kaba davranışları yoktur.
His manners are not those of a gentleman.
- Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
I can't stand that attitude of his.
- Onun o davranışına dayanamam.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
He appears brave, but it's just an act.
- O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
Behaviour is the highest form of preaching.
- Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
If you are a student, behave as such.
- Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
It's hard for me to explain my actions.
- Davranışlarımı açıklamak benim için zor.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
His warm way with people had made him hugely popular.
- Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
Tom doesn't approve of the way Mary's been behaving.
- Tom Mary'nin davranış şeklini onaylamıyor.
Bad thoughts lead to bad deeds.
- Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.
The way Tom behaves infuriates me.
- Tom davranış şekli beni öfkelendiriyor.
He behaved in a cheap manner.
- O, adi davranış sergiledi.