Definition of davranış in Turkish English dictionary
- conduct
He is ashamed of his son's conduct.
- Oğlunun davranışından utanıyor.
You must answer for your careless conduct.
- Dikkatsiz davranışının hesabını vermelisin.
- behavior
I was ashamed of my behavior.
- Ben davranışımdan utandım.
Tom decided to stop drinking and reform his behavior.
- Tom içmeyi bırakmaya ve davranışını değiştirmeye karar verdi.
- {i} behaviour
I apologize in advance for his behaviour.
- Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- manner
Dennis doesn't have rough manners.
- Dennis'in kaba davranışları yoktur.
Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
- Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
- attitude
I can't stand that attitude of his.
- Onun o davranışına dayanamam.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
- deportment
She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
- deal
- dealing
- action
We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
- Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
- stroke
- demeanour [Brit.]
- proceeding
- form
Behaviour is the highest form of preaching.
- Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
- behaviour [Brit.]
- behavioural [Brit.]
- way
Tom doesn't approve of the way Mary's been behaving.
- Tom Mary'nin davranış şeklini onaylamıyor.
Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving.
- Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.
- (Hukuk) action, conduct, stance
- behavior; conduct, comportment, deportment; treatment (of someone)
- action, deed, something done
- turn
- bearing
- doings
- act
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
It's hard for me to explain my actions.
- Davranışlarımı açıklamak benim için zor.
- treatment
I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
- demeanor
- behaviour, conduct, attitude, act, manner, demeanour
- behavioral
- gesture, notable or expressive action
- movement, action, motion
- rudeness
- geste
- (Argo) stuff
- front
- asperity
- fashion
- deed
Bad thoughts lead to bad deeds.
- Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.
- comportment
- {s} behavioural
- {i} demeanour
- behave
There have been a lot of complaints about the way Tom behaves.
- Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.
He behaved in a cheap manner.
- O, adi davranış sergiledi.
- davranış kuralları
- etiquette
- davranış bilimi
- (a) behavioral science
- davranış biçimi
- behavior pattern
- davranış biçimi
- course of action
- davranış bozukluğu
- behavior disorder
- davranış düzeltme
- behavior correction
- davranış kuralları
- (Hukuk) code of conduct
- davranış tarzı
- way
What do you think of the way Tom has been behaving lately?
- Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
He grumbled about the way they treated him.
- Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
- davranış terapisi
- behavior therapy
- davranış töresi
- etiquette
- davranış yükümlüğü
- (Hukuk) obligation of conformity
- garip davranış
- spectacle
- cesaretli davranış
- deed
- aptalca davranış
- folly
- kanunsuz davranış
- caper
- soylu davranış
- generosity
- suçlanabilir davranış
- demerit
- cinsel davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual behaviour
- davranışlar
- demeanor
- garip davranış
- vagary
- güzel davranış
- gesture
- kırıcı davranış
- cut
- olumlu sosyal davranış
- (Tıp) positive social behavior
- toplu davranış
- collective behavior
- toplum yanlısı davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) prosocial behavior
- tutkulu davranış
- (Dilbilim) mania
- zekice davranış
- coup
- tipik davranış
- sample
- davran
- behave
If you are a student, behave as such.
- Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
- kaprisli davranış
- vagaries
- ayrımcı davranış
- discriminating behaviour
- ayrımcı davranış
- discriminatory behaviour
- fiille, davranış ve hareketlerle
- with verbs, and movement behavior
- huysuzca davranış
- huysuzca behavior
- taraflı davranış
- Biased behavior
- yanlış davranış, hatalı hareket
- wrong behavior, wrong move
- abartılı davranış
- stage effect
- adet olmak (bir davranış vb)
- become a habit
- agresif davranış
- assertive behavior
- ahlaksızca davranış
- devious step
- ahlâka aykırı davranış
- disorderly conduct
- aptalca davranış
- foolery
- aptalca davranış
- tomfoolery
- arkadaşça davranış
- a friendly turn
- asil davranış
- noble bearing
- aykırı davranış
- (Hukuk) improper action
- ağıra giden davranış
- stodge
- baba gibi davranış
- paternalism
- cesur davranış
- chivalrous act
- davran
- snap it up
- davran
- comport
- deprem davranış spektrumu
- (Çevre) earthquake response spectrum
- dolaylı davranış
- ambages
- dostça davranış
- friendship
- doğru olmayan davranış
- indirection
- dramatik davranış
- dramatics
- duygusal davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) affective behaviors
- dürüst davranış
- plain dealing
- edilgen-saldırgan davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) passive-aggressive behavior
- esnek davranış
- elastic behaviour
- gevrek davranış
- (Jeoloji) ductile behavior
- gevrek davranış
- brittle behaviour
- gurur kırıcı davranış
- indignity
- haksız davranış
- tortious act
- hayvan gibi davranış
- beastliness
- ince davranış
- sophistication
- incitici davranış
- stinger
- incitici davranış
- disservice
- insaflı davranış
- square deal
- ivme davranış spektrumu
- (Çevre) acceleration response spectrum
- iyi davranış
- a good turn
- içsel davranış
- intrinsic behavior
- kaba davranış
- impolite behavior
- kaba davranış
- unmannerly behavior
- kaba davranış
- gaucherie
- kaba davranış
- incivility
- kadınsı davranış
- femininity
- kalıplaşmış davranış
- conventionality
- kibar davranış
- kindly bearing
- kibar davranış
- polite behavior
- kötü davranış
- bad behavior
- kötü davranış
- misdemeanour [Brit.]
- kötü davranış
- misdemeanor
- kötü davranış
- misconduct
- kötü davranış, kötü muamele
- (Hukuk) ill treatment
- küstahça davranış
- lese majesty
- mekanik davranış
- mechanical behaviour
- mekanik davranış
- mechanical betraviour
- nihai davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) terminal behavior
- niyetli davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) intentional behavior
- onur lekeleyici davranış
- (deyim) a blot on one's escutcheon
- onur lekeleyici davranış
- (deyim) a blot on escutcheon
- oral davranış
- oral behaviour
- oral davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral behavior
- ortak bir davranış izlemek
- (Hukuk) to proceed by common action
- problem davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) problem behavior
- problem davranış
- problem behaviour
- sahte davranış
- histrionics
- seri davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) serial behavior
- soğuk davranış
- frost
- soğuk davranış
- chilliness
- tabii davranış
- native behaviour
- tercihli davranış
- (Politika, Siyaset) preferential treatment
- tipik davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) typical behaviour
- toplumsal davranış
- social behavior
- tuhaf davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) bizarre behavior
- tuhaf davranış
- bizarre behaviour
- uluslar aşırı ortaklıklar için davranış yasası
- (Hukuk) code of conduct on transnational corporations
- utanç verici davranış
- infamy
- uygunsuz (söz/davranış)
- out of line
- uygunsuz davranış
- indecorum
- uygunsuz davranış
- (Hukuk) improper action
- uygunsuz davranış
- unbecoming behavior
- uygunsuz davranış
- improper conduct
- uyumsuz davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) maladaptive behavior
- uyumsuz davranış
- maladaptive behaviour
- viskoz davranış
- (İnşaat) viscose behaviour
- yapmacık davranış
- affectation
- yersiz davranış
- indiscretion
- yurttaşlara eşit davranış görüşü
- (Hukuk) national treatment doctrine
- zincirleme davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) chain behavior
- çocuksu davranış
- puerility
- çocukça davranış
- juvenility
- ödünsüz davranış
- hard line
- üzücü davranış
- (Politika, Siyaset) deplorable attitude
- şeytanca davranış
- diabolism