Tom wasn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değildi.
Tom was one of the invited guests.
- Tom davet edilen misafirlerden biriydi.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
You ought to have invited him, but you didn't.
- Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
I could kick myself for not inviting Tom and Mary to my party.
- Tom'u ve Mary'yi partime davet etmediğim için kendime sitem edebilirdim.