dargın

listen to the pronunciation of dargın
Turkish - English
{s} offended

Tom didn't look offended. - Tom dargın görünmüyordu.

Tom said that he was really offended. - Tom gerçekten dargın olduğunu söyledi.

{s} resentful

I'm not resentful, but I also forget nothing. - Ben dargın değilim ama aynı zamanda bir şey unutmam.

injured
displeased

Tom thought Mary was displeased. - Tom Mary'nin dargın olduğunu düşündü.

Tom thinks Mary is displeased. - Tom Mary'nin dargın olduğunu düşünüyor.

wroth
stuffy
offended, cross, angry
cross

He was cross with his student. - O, öğrencileriyle dargındı.

put out (with), cross (with), annoyed (with)
huffy
angry with
huffish
angry (at), mad (at)
vexed
discontent
angry
indignant
sort
bilious
miff
dargın olmak
to be cross with
Turkish - Turkish
Darılmış olan, küskün
Soğuk, ilgisiz
DARGIN
Darılmış olan, küskün: "Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı."- S. F. Abasıyanık
DARGIN
Soğuk, ilgisiz: "Annem, bahçe kapısında beni iki dargın kelime ile karşıladı."- Y. Z. Ortaç
dargın
Favorites