Definition of dar in Turkish English dictionary
- tight
I think that sweater is too tight on you.
- Sanırım bu kazak sana çok dar.
These jeans feel too tight. May I try on another size?
- Bu pantolonlar oldukça dar. Diğer bedenleri deneyebilir miyim?
- narrow
In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
- Benim köyümde, bir dere üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü vardır.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
- close bodied
- poky
- snug
- narrow; cramped; tight; scant, scanty; (zaman) short; limited, restricted; narrowly, barely
- strait; stringent
- scant, scanty, meager
- narrowly
- (açı) acute
- close fitting
- narrowly, barely, just
- tight, tightly fitting
- constricted
- clinging
- narrow, not wide
- exiguous
- (time) of need, of want, of economic hardship
- restrained
- home
Living in a cluttered home is very stressful.
- Darmadağın bir evde yaşamak çok streslidir.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
- (Dilbilim) covered
- house
The street in front of my house is pretty narrow.
- Evimin önündeki sokak oldukça dar.
The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
- Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
- barely
- (Bilgisayar) condensed
- gorge
- acute
- region
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan,tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların yüzde sekseni gitmiş olabilir.
- institution
- attenuate
- restricted
- liny
- shallow
- narrower
This sidewalk is a lot narrower than the one across the road.
- Bu kaldırım caddenin karşısındakinden daha dar.
The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks rahmin daha alt, daha dar parçasıdır.
- tight-fitting
- closefitting
- {s} parochial
- {s} stringent
- {s} close
Layla is a close-minded arrogant person.
- Leyla dar görüşlü, kibirli bir kişidir.
Layla is a really dogmatic and close-minded person.
- Leyla gerçekten dogmatik ve dar görüşlü bir kişidir.
- short
I've been short of breath lately.
- Son zamanlarda nefesim daralıyor.
The shortage of engineers is the greatest bottleneck to the development of our company.
- Mühendis sıkıntısı şirketimizin gelişimine büyük dar boğaz.
- scanty
- scantly
- {s} strait
The straits were too narrow for the cruise ship.
- Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
At this point the sea narrows into a strait.
- Bu noktada, deniz bir boğaz içinde daralır.
- dar geçit
- bottleneck
- dar görüşlü
- parochial
- dar aralık
- slit
- dar ve derin vadi
- ravine
- dar (zaman)
- short
- dar ağacı
- narrow tree
- dar etmek
- To narrow
- dar gelir
- narrow income
- dar gelmek
- comes narrow
- dar pantolon
- tight pants
- dar anlamlı bir sözcüğü geniş anlamda kullanma
- synecdoche
- dar atmak
- 1. to escape (from) (a place) by the skin of one's teeth. 2. barely to make it to (a place)
- dar açı
- acute angle
- dar açı geom. acute angle
- (kendini)
- dar açılı üçgen
- acute triangle
- dar bant
- (Askeri) narrowband
- dar bant direk yazdırma
- (Askeri) narrow band direct printing
- dar bant güvenli terminal
- (Askeri) narrowband secure terminal
- dar bir yerden açıklığa çıkmak
- debouch
- dar boğaz
- darboğaz
- dar boğaz/geçit
- 1. geog. gap, notch, defile; gorge. 2. difficult situation or time
- dar darına
- narrowly, hardly, barely
- dar düşünceli
- small minded
- dar düşüncelilik
- childishness
- dar fikirlilik
- narrow mindedness
- dar film
- narrow film, small film
- dar gelirli
- low-income, poor
- dar gelirli
- having a small income, poor
- dar geçit
- constriction
- dar geçit
- throat
- dar geçit
- bottleneck, defile
- dar geçit
- defile
- dar görüşlü
- small minded
- dar görüşlü
- untraveled
- dar görüşlü
- strait-laced
- dar görüşlü
- purblind
- dar görüşlü
- hidebound
- dar görüşlü
- little
Unfortunately he's a little too narrow-minded to accept these changes.
- Ne yazık ki o bu değişiklikleri kabul etmek için biraz fazla dar görüşlüdür.
- dar görüşlü
- illiberal
- dar görüşlü
- narrow-minded, hidebound, insular
- dar görüşlü
- provincial
- dar görüşlü
- untravelled [Brit.]
- dar görüşlü
- insular
- dar görüşlü
- narrow minded
- dar görüşlü
- narrow-minded, narrow
- dar görüşlü kimse
- old fogey
- dar görüşlü kimse
- bigot
- dar görüşlü kimse
- old fogy
- dar görüşlülük
- smallness
- dar görüşlülük
- parochialism
- dar görüşlülük
- parochiality
- dar görüşlülük
- insularity
- dar görüşlülük
- illiberality
- dar hat
- narrow gauge
- dar hat rail. narrow-gauge
- (railroad)
- dar kafalı
- petty
- dar kafalı
- borne
- dar kafalı
- narrow-minded, narrow
- dar kafalı
- narrow-minded, old-fashioned, petty, bigoted
- dar kafalılık
- bigotry
- dar kalıp
- close fit
- dar karakter
- condensed type
- dar kaçmak
- to have a narrow escape
- dar kurtulmak
- to have a narrow escape
- dar köprü
- catwalk
- dar kısım
- small
- dar pervaz
- reglet
- dar sokak
- court
- dar vadi
- glen
- dar ve derin dağ geçidi
- notch
- dar ve derin körfez
- fiord
- dar ve düz elbise
- sheath
- dar ve kısa manto
- coatee
- dar ve kısa yelek
- jerkin
- dar ve uzun yaka kürkü
- boa
- dar yapraklı sinir otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Plantaginaceae) ribwort plantain
- dar yetişmek barely
- to get (to a place) in time
- dar yol
- pass
- dar yol
- lane
- dar yol
- gangway
- dar yol
- alleyway
- dar yol
- alley
- dar yol
- defile
- dar yorum
- (Hukuk) restrictive interpretation
- dar ünlü
- (Dilbilim) narrow vowel
- dar ünlü
- close vowel
- dar ünlü
- phonetics close vowel
- dar üçgen
- acute triangle
- dar üçgen
- geom . acute triangle
- yarımadayı karaya bağlayan dar kara parçası
- isthmus
- derin ve dar yarık
- (Çevre) ravine
- çok dar (giysi)
- skintight
- eni küçük olan, dar
- Most of the small, narrow
- geniş karınlı, dibi dar toprak kap
- wide-bellied, narrow bottom pot
- altı dar etek
- hobble skirt
- ancak geçmek (dar bir yerden)
- skin through
- bunlar çok dar
- These are too narrow
- burası çok dar
- It's too tight here
- daha dar
- narrower
This sidewalk is a lot narrower than the one across the road.
- Bu kaldırım caddenin karşısındakinden daha dar.
The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks rahmin daha alt, daha dar parçasıdır.
- derin ve dar derecik
- gulch
- dünyayı başına dar etmek
- to make life unbearable for
- eli dar
- hard-up
- evler arasındaki dar yol
- snicket
- gelişmiş dar bant sayısal sesterminali
- (Askeri) advanced narrowband digital voice terminal
- içi dar impatient, restless
- (person)
- kendini dar atmak
- to manage to reach (a place) in the nick of time
- kısa dar ceket
- Spencer
- kısa ve dar ceket
- monkey jacket
- uzun ve dar latin yelkenli tekne
- pink
- uzun ve dar parça
- strip
- yeri dar olmak
- be cramped for space
- çok dar
- It's too tight
- çok dar
- skintight
- üstü dar altı geniş elbise
- dirndl