Hiç kimse dans etmekten başka bir şey yapmadı.
- No one did anything but dance.
Tom ve Mary akşam boyunca sadece birbirleri ile dans etmek istediler.
- Tom and Mary just wanted to dance with each other all evening.
Aoi'nin hobisi dans etmektir.
- Aoi's hobby is dancing.
O, bütün gece diskoda dans etmeye devam etti.
- She kept dancing at the disco all night.
O, müzisyenlik ve dansçılık dersleri alıyor; yüzme ve tenis derslerini saymıyorum.
- She takes singing and dancing lessons, not to mention swimming and tennis lessons.
O, müzikten çok daha fazla dans etmeyi seviyor.
- He likes dancing, much more music.
Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
- Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
Baloya gelmeme izin ver; Ben de dans etmek istiyorum.
- Let me come to the ball; I, too, would like to dance.
O, lise mezuniyet balosunda onunla dans etti.
- She danced with him at the high school prom.
Tom ve Mary akşam boyunca sadece birbirleri ile dans etmek istediler.
- Tom and Mary just wanted to dance with each other all evening.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
Dans etmeni izlemek eğlenceli.
- It's fun to watch you dance.
Hiç kimse dans etmekten başka bir şey yapmadı.
- No one did anything but dance.
Tom Mary ile dans etmeliydi.
- Tom should've danced with Mary.
Hepimiz tükenene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
- Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
Sen çok iyi bir dansçısın.
- You're a very good dancer.
Aoi çok iyi bir dansçıdır.
- Aoi is a very good dancer.
Onun canı dansetmek istedi.
- She felt like dancing.
O birçok halk oyunu biliyor.
- He knows many folk dances.
O bir dans müziği plağı aldı.
- She has bought a record of dance music.
O bir oryantal dansöz.
- She's a belly dancer.
Leyla mükemmel bir dansözdü.
- Layla was a hell of a dancer.
His eyes danced with pleasure as he spoke.
I danced with her all night long.
Have you ever danced the tango?.
... to dance with me. ...
... But it's electronic dance music. ...