Tom kendi ününe zarar veriyor.
- Tom is damaging his reputation.
Kentsel yayılım çevresel olarak zarar verir.
- Urban sprawl is environmentally damaging.
Sınırlayıcı uygulamalar sanayiler için zararlı olabilir.
- Restrictive practices can be damaging for industries.
Bu son derece zararlı olabilir.
- This can be extremely damaging.
Çevresel olarak zarar verici projeler sistematik olarak terk edilmelidir.
- Environmentally damaging projects should be abandoned systematically.
Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
Gemi hasarlı değildi.
- The ship was not damaged.
Ben, hasar için ödeme yaptım.
- I paid for the damage.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Siparişiniz zarar gördüğü için çok üzgünüz.
- We are very sorry that your order was damaged.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for damages.
Sigara içmek akciğerlerinize zarar verir.
- Smoking does damage your lungs.
Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
- The drought damaged all the crops there.
Patlama binaya büyük bir hasar verdi.
- The explosion did a lot of damage to the building.
Fırtına onun malına büyük hasar verdi.
- The storm did great damage to her property.
The politician resigned after damaging information was revealed.
Be careful not to damage any of the fragile items while unpacking them.