daha çok

listen to the pronunciation of daha çok
Turkish - English
mostly

This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen. - Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.

more

The more you know about him, the more you like him. - Onu tanıdıkça daha çok seversin.

I love you more than him. - Seni ondan daha çok seviyorum.

further

Apply to the office for further details. - Daha çok bilgi için ofise başvurun.

His new job further separates him from his family. - Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.

superior
any more

I don't think any more students want to come. - Daha çok öğrencinin gelmek istediğini sanmıyorum.

I don't like him any more than he likes me. - Ben onu onun beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.

mainly

Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more. - Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.

During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality. - Sunumda konuşmacı daha çok cinsiyet eşitsizliğinden bahsetti.

better

I like coffee better. - Ben kahveyi daha çok severim.

After I got married, my Japanese got better and I could understand more. - Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.

more of a

Tom is more of a singer than a guitarist. - Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.

supra
a) more b) mainly
above

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

rather

A man's worth should be judged by his character rather than by his social position. - Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.

Rather than cry, you should take action! - Ağlamaktan daha çok aksiyon almalısın.

worse

Tom is in worse trouble than I thought. - Tom'un başı düşündüğümden daha çok dertte.

moreso
the more so
even more so
predominate
{e} out

Let's find out more about her. - Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.

Let's find out more about him. - Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.

anymore
daha çok parlamak
outshine
daha çok dayanmak
outlast
daha çok dayanmak
outlive
daha çok istemek
like better
daha çok kazanmak
better oneself
daha çok kâr etmek
outsell
daha çok satmak
outsell
daha çok sevilen
better loved
daha çok sevmek
like better
çok daha fazla
much more
daha (çok)
more
çok daha
a great deal
geceleri daha çok acıyor
It hurts more at night
hakkında daha çok şey bilmek
have the advantage of smb
tele daha çok benzeyen
wirier
çok daha
far better
çok daha
much more

He likes dancing, much more music. - O, müzikten çok daha fazla dans etmeyi seviyor.

The new waiter should be much more competent. - Yeni garson çok daha yetkili olmalıdır.

çok daha iyi
heaps better
çok daha iyi
head and shoulders above
çok daha iyi
streets ahead of
çok daha iyi
all the better
çok daha önce
much earlier
daha çok
Favorites