I love the distribution of gifts.
- Hediye dağıtmayı seviyorum.
They will begin distributing free syringes and needles to drug users.
- Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.
Tom cut the cards and started dealing.
- Tom kartları kesti ve dağıtmaya başladı.
It's Tom's turn to deal the cards.
- Kartları dağıtmak için Tom'un sırası.
Whose turn is it to deal the cards?
- Kartları dağıtmak için kimin sırası?
We would like to distribute this product in Japan.
- Biz bu ürünü Japonya'da dağıtmak isteriz.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
I guess I've reached the age where I have to dispense advice to my underlings.
- Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.
We'll do our best to deliver everything before next Monday.
- Önümüzdeki pazartesiden önce her şeyi dağıtmak için elimizden geleni yapacağız.
New blankets were distributed to the poor.
- Yeni battaniyeler yoksullara dağıtıldı.
The teacher distributed the question papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.
The teacher distributed the question papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
Please deal the cards.
- Lütfen kartları dağıt.
Pierre dealt cards to all the players.
- Pierre tüm oyunculara kartları dağıttı.
Please don't distract me from my work.
- Lütfen işimi yaparken dikkatimi dağıtma.
Don't let Tom distract you.
- Tom'un dikkatini dağıtmasına izin verme.
Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness!
- Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.
While she distracted Tom, her boyfriend stole his wallet.
- O, Tom'un dikkatini dağıtırken onun erkek arkadaşı onun cüzdanını çaldı.
Tom was distracted by Mary.
- Tom'un Mary tarafından dikkati dağıtıldı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake.
- Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.
I didn't hand out anything.
- Herhangi bir şey dağıtmadım.
I guess I've reached the age where I have to dispense advice to my underlings.
- Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.
This refrigerator has an integrated ice and water dispenser.
- Bu buzdolabının entegre buz ve su dağıtıcısı vardır.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.
He wants to go to jail to spread the message.
- O, mesajı dağıtmak için ceza evine gitmek istiyor.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
Niye dağıttın bu kadar? Önemli bir derdin var herhalde.