The teacher distributed the question papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.
The teacher distributed the leaflets.
- Öğretmen kitapçıkları dağıttı.
He distributed his land among his sons.
- O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
Whose turn is it to deal the cards?
- Kartları dağıtmak için kimin sırası?
Pierre dealt cards to all the players.
- Pierre tüm oyunculara kartları dağıttı.
Please don't distract me from my work.
- Lütfen işimi yaparken dikkatimi dağıtma.
Don't let Tom distract you.
- Tom'un dikkatini dağıtmasına izin verme.
Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness!
- Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.
While she distracted Tom, her boyfriend stole his wallet.
- O, Tom'un dikkatini dağıtırken onun erkek arkadaşı onun cüzdanını çaldı.
Tom was distracted by Mary.
- Tom'un Mary tarafından dikkati dağıtıldı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake.
- Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.
I didn't hand out anything.
- Herhangi bir şey dağıtmadım.
The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.
I guess I've reached the age where I have to dispense advice to my underlings.
- Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.