dağıt

listen to the pronunciation of dağıt
Turkish - English
disrupt
{f} distributed

The teacher distributed the leaflets. - Öğretmen kitapçıkları dağıttı.

The teacher distributed the question papers. - Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.

distribute

New blankets were distributed to the poor. - Yeni battaniyeler yoksullara dağıtıldı.

The teacher distributed the question papers. - Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.

(Bilgisayar) deal

Please deal the cards. - Lütfen kartları dağıt.

Tom dealt five cards to each player. - Tom her oyuncuya beş kart dağıttı.

{f} strewn
distract

Don't let Tom distract you. - Tom'un dikkatini dağıtmasına izin verme.

Don't distract me while I am studying. - Ben çalışırken dikkatimi dağıtmayın.

{f} dissipated
dispel

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness! - Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

{f} scattered

The sudden noise scattered the birds. - Ani ses kuşları dağıttı.

Sami scattered Layla's body parts around the city. - Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.

{f} dispensed

The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims. - Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.

give out
given out
{f} distracted

Tom was distracted by Mary. - Tom'un Mary tarafından dikkati dağıtıldı.

I was distracted by those protesters outside. - Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.

{f} scatter

Sami scattered Layla's body parts around the city. - Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.

The sudden noise scattered the birds. - Ani ses kuşları dağıttı.

hand out

The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake. - Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.

I didn't hand out anything. - Herhangi bir şey dağıtmadım.

gave out
disband
despatch
portion out
strew
dispense

The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims. - Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.

I guess I've reached the age where I have to dispense advice to my underlings. - Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.

disperse

The police dispersed the crowd. - Polisler kalabalığı dağıttı.

{f} strewed
dish out
{f} dispatch
dissipate
decentralize
disheveled
portionout
givenout
dispersed

The police dispersed the crowd. - Polisler kalabalığı dağıttı.

disincorporate
gaveout
giveout
dishout
clutter
grubu dağıt
(Bilgisayar) ungroup
dilimi dağıt
(Bilgisayar) explode slice
resmi dağıt
(Bilgisayar) disassemble picture
Turkish - Turkish

Definition of dağıt in Turkish Turkish dictionary

DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Emin
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Nâzır, bakan
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Şiddet veren
DAĞIT
(Osmanlı Dönemi) Üzüm toplamada kullanılan âlet
dağıt
Favorites