dağılmış

listen to the pronunciation of dağılmış
Turkish - English
scattered

Books are scattered around the room. - Kitaplar odanın etrafına dağılmıştı.

There were empty cans scattered all over the place. - Her yere dağılmış boş teneke kutular vardı.

dissipated
decayed
effuse
untidy
spread
tapped
diffuse
strewn

Her clothes were strewn about the room, and she found her hat at the foot of the bed. - Onun giysileri odanın her yanına dağılmış ve şapkasını yatağın dibinde buldu.

(Gıda) disperse
distributed
dağıl
diffuse
dikey dağılmış
(Bilgisayar) vertical distributed
düzgün (dağılmış) yük
uniform load
düzgün dağılmış yük
uniform load
rüzgârdan dağılmış
windblown
sürgünden sonra dağılmış yahudi
Diaspora
ufuk ötesi dağılmış radyasyon radarı
(Askeri) over-the-horizon backscatter (radar)