dışarıya

listen to the pronunciation of dışarıya
Turkish - English
1. outside, out, towards the outside. 2. abroad
out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

outward
outdoors

Everyone rushed outdoors. - Herkes dışarıya koştu.

Apply sunscreen before you go outdoors. - Dışarıya çıkmadan önce güneş kremi sürün.

out, outside, outwards, outward; abroad
outwards
outside

Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom. - Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.

I shivered with cold when I went outside. - Dışarıya çıkınca soğuktan tir tir titredim.

dışarı
{i} outside

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

Tom put his hat on and went outside. - Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.

dışarıya çıkmak
go out

Do you want to go out and get something to eat? - Dışarıya çıkmak ve yiyecek bir şey almak ister misin?

It's not a good idea to go out after dark by yourself. - Hava karardıktan sonra tek başına dışarıya çıkmak iyi bir fikir değil.

dışarıya satmak
export
dışarıya mal göndermek
export
dışarıya açılmak
open out
dışarıya bakan ön diş
bucktooth
dışarıya fırlamak
1. to (jump up and) rush out. 2. (for eyes) to protrude
dışarıya giden
outward
dışarıya hücum
sally
dışarıya iş vermek
put out
dışarıya kaydırma
shift out
dışarıya okuma
readout
dışarıya yuvarlama
roll-out
dışarıya çıkmak
fall out
dışarıya çıkmak
go outside
dışarıya çıkmak
sally out
dışarıya çıkmak
a) to go out b) to take the air
dışarıya çıkmak
sally forth
dışarı
out

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Don't forget to turn off the gas before going out. - Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

dışarı
ex
dışarı
per

Tom got his learner's permit yesterday, so he's out with his father practicing driving. - Tom dün ön ehliyetini aldı, bu yüzden araba sürmeyi pratik yapmak için babası ile birlikte dışarıda.

A person named Sato came to visit while you were out. - Sen dışarıdayken Sato isimli biri seni ziyarete geldi.

Turkish - Turkish

Definition of dışarıya in Turkish Turkish dictionary

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan