dışarıdan

listen to the pronunciation of dışarıdan
Turkish - English
from the outside; from abroad; outwardly
1. from the outside. 2. from abroad
from outside
from abroad
from without
outside

The door was locked from the outside. - Kapı dışarıdan kilitliydi.

Someone is calling from outside. - Biri dışarıdan arıyor.

outside in
dışarı
{i} outside

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

dışarıdan gelen
external
dışarıdan etkilemek
crossfertilize
dışarıdan evlenme
exogamy
dışarıdan gelen
extraneous
dışarıdan gelip oy kullanan kimse
outvoter
dışarıdan getirtmek
to import
dışarı
out

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Make sure to turn off all the lights before going out. - Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dersi dışarıdan izleyen öğrenci
auditor
dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

dışarı
ex
dışarı
per

A person named Jones came while you were out. - Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.

A young person is waiting for you outside. - Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.

içeriden ve dışarıdan
within and without
nal çivileri dışarıdan olan
roughshod
Turkish - Turkish

Definition of dışarıdan in Turkish Turkish dictionary

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan