düzleşme

listen to the pronunciation of düzleşme
Turkish - English
becoming smooth, flat, or level
ling. unrounding
flattening
unrounding
delabialisation
düz
smooth

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

düz
plain

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

düz
flat

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

düz
{s} even

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

düzleşmek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

Her acting is on the level of a professional. - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzleşmek
to become straight
düzleşmek
to become smooth, become flat, become level
düzleşmek
even out
düzleşmek
ling. to become unrounded
düzleşmek
flatten out
düzleşmek
flatten
düzleşmek
to flatten, to become smooth, to become level, to become straight
düzleşmek
become smooth
düzleşme
Favorites