She bought two dozen eggs.
- O, iki düzine yumurta satın aldı.
Dozens of people were injured in the terrible accident.
- Korkunç kazada düzinelerle insan yaralandı.
I bought a dozen spoons and two dozen forks.
- Bir düzine kaşık ve iki düzine kaşık aldım.
She bought two dozen eggs.
- O, iki düzine yumurta satın aldı.
They each have half a dozen grandchildren, but Tom has more granddaughters, as Mary has only grandsons.
- Onların her birinin yarım düzine torunları var ama Mary'nin sadece erkek torunları varken Tom'un daha fazla kız torunları var.
I bought half a dozen eggs.
- Yarım düzine yumurta aldım.