düzi̇ne

listen to the pronunciation of düzi̇ne
Turkish - English

Definition of düzi̇ne in Turkish English dictionary

düzine
dozen

Dozens of people were injured in the terrible accident. - Korkunç kazada düzinelerle insan yaralandı.

About a dozen trees had soon been planted. - Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.

düzine
1.dozen
düzine
many, dozens (of)
düzine ile
by dozens
düzine
(Ticaret) gross
düzine
dozen of
iki düzine
two dozen

She bought two dozen eggs. - O, iki düzine yumurta satın aldı.

For the party I bought a dozen wine glasses and two dozen cups for juice. - Parti için bir düzine şarap kadehi ve meyve suyu için iki düzine bardak aldım.

oniki düzine
gross
yarım düzine
half a dozen

They each have half a dozen grandchildren, but Tom has more granddaughters, as Mary has only grandsons. - Onların her birinin yarım düzine torunları var ama Mary'nin sadece erkek torunları varken Tom'un daha fazla kız torunları var.

I bought half a dozen eggs. - Yarım düzine yumurta aldım.

yarım düzine
half dozen
yarım düzine yumurta rica ediyorum
I'd like a half dozen of eggs
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) On iki parçadan ibaret takım
düzine
Aynı cinsten olan nesnelerin on iki tanesinin bir arada olması
düzine
Çok