Definition of düzeltmek in Turkish English dictionary
- correct
Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.
- Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.
He is busy correcting test papers.
- Test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
- straighten
It'll take about a week to straighten out my affairs.
- İşlerimi düzeltmek yaklaşık bir hafta alacak.
I would like to have my teeth straightened.
- Dişlerimi düzeltmek istiyorum.
- fix
It's impossible to fix.
- Bunu düzeltmek imkansız.
It only took Tom a few minutes to fix that.
- Onu düzeltmek Tom'un sadece beş dakikasını aldı.
- reclaim
- arrange
- (Bilgisayar) proofread
You didn't have time to proofread your report.
- Raporunu düzeltmek için zamanın yoktu.
I didn't have time to proofread my report.
- Raporumu düzeltmek için zamanım yoktu.
- smoothen
- improve
To improve the situation, we must work harder.
- Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- sort something out
- straighten out
It'll take about a week to straighten out my affairs.
- İşlerimi düzeltmek yaklaşık bir hafta alacak.
- retrieve
- justify
- set right
- unscramble
- repair
- rectify
Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
- touch
- mend
- (Kanun) alter
- plumb
- regenerate
- even
- restore
- doctor
- edit
- put
We have to put right what we have done wrong.
- Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- tidy
- co-ordinate
- put right
We have to put right what we have done wrong.
- Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- calibrate
- unclutter
- trim
- redress
- smooth out
- do
- right
I only need another few days to make things right.
- İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
I'll do whatever it takes to make things right.
- İşleri düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- rough down
- square
- smooth down
- put in order
- retouch
- coordinate
- planish
- range
- smooth away
- revise
- slick
- flat
Flat ironing my hair takes forever.
- Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- remedy
- clear up
- plane
- (Bilgisayar,Teknik) debug
- try out
- regulate
- true
- make
I have to make it right.
- Durumu düzeltmek zorundayım.
I only need another few days to make things right.
- İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
- reform
- rehabilitate
- refit
- smooth over
- level out
- polish up
- meliorate
- pick up
- castigate
- refine
- to smooth; to straighten
- adjust
In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
- LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- dub
- level
- düzeltme
- {i} correction
Thank you for the corrections.
- Düzeltmeler için teşekkür ederim.
I made some corrections.
- Bazı düzeltmeler yaptım.
- düzeltme
- {i} rectification
- düzeltmek, iyileştirmek
- correct, improve
- düzeltme
- amendment
- düzeltme
- revision
- bir yazıyı gözden geçirip düzeltmek
- (Hukuk) revise
- düzeltme
- compensation
- düzeltme
- {i} refinement
- düzeltme
- revise
- gözden geçirip düzeltmek
- revise
- bir durumu düzeltmek
- (Politika, Siyaset) remedy a situation
- durumu düzeltmek
- get better
- düzel
- (Biyokimya) order
Have you been adopting sentences in order to correct them?
- Onları düzeltmek için cümleleri benimsiyor musun?
Put your books in order.
- Kitaplarınızı düzeltin.
- düzeltme
- improving
- düzeltme
- (Bilgisayar) modified
- düzeltme
- (Bilgisayar,Teknik) checkout
- düzeltme
- (Havacılık) erection
- düzeltme
- righting
- düzeltme
- (Bilgisayar) fix
Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
- Artık sorunun ne olduğunu bildiğine göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?
It's impossible to fix.
- Bunu düzeltmek imkansız.
- düzeltme
- (Askeri) trim
Tom decided to try trimming his beard with a knife, but he wasn't very successful.
- Tom bir bıçakla sakalını düzeltmeyi denemeye karar verdi, fakat çok başarılı değildi.
You should trim your fingernails.
- Tırnaklarını keserek düzeltmelisin.
- düzeltme
- smooth
- düzeltme
- (Biyokimya) reforming
- düzeltme
- editing
- düzeltme
- rectify
Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
- düzeltme
- touchup
- düzeltme
- editting
- düzeltme
- truing
- düzeltme
- (Bilgisayar) don't correct
I don't correct their exercises.
- Ben onların egzersizlerini düzeltmem.
- düzeltme
- emending
- düzeltme
- (Bilgisayar) modify
- moralini düzeltmek
- cheer somebody up
- saçlarını düzeltmek
- do one's hair
- törpü ile düzeltmek
- rasp
- uçağı düzeltmek
- (Askeri,Havacılık) flatten out
- zımparayla düzeltmek
- paper
- zımparayla düzeltmek
- sandpaper
- zımparayla düzeltmek
- sand
- çekül ile düzeltmek
- plumb
- düzeltme
- reform
We should reform this law.
- Bu kanunu düzeltmeliyiz.
- düzeltme
- adjustment
- düzeltme
- amelioration
- düzeltme
- emendation
- düzeltme
- erecting
- düzeltme
- reclamation
- düzeltme
- recovery
- düzeltme
- correcting
He is busy correcting test papers.
- Test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
Teachers must be tired of correcting the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten yorgun olmalılar.
- bilgi düzeltmek
- correct an information
- düzeltme
- betterment
- ahlakını düzeltmek
- to moralise
- ahlakını düzeltmek
- moralize
- anlaşma maddesini düzeltmek
- amend a clause in the contract
- aralarını düzeltmek
- to smooth things over between (people)
- aralarını düzeltmek
- to reconcile
- ayarını düzeltmek
- readjust
- bir durumu düzeltmek
- (Hukuk) to remedy a situation
- bir kararı düzeltmek
- (Hukuk) to rectify a decision
- bir kararı düzeltmek
- (Kanun) rectify a decision
- bir metni düzeltmek
- emendating
- bir yanlışlığı düzeltmek
- correct a mistake
- bir şeyi düzeltmek
- set something right
- birini düzeltmek
- set someone right
- durumu düzeltmek
- mend matters
- durumunu düzeltmek
- upgrade smb.'s status
- durumunu düzeltmek
- pull up
- düzeltme
- reformation
- düzeltme
- proofreading
I'm proofreading my essay.
- Denememi düzeltmek için okuyorum.
I took on the job of proofreading.
- Ben düzeltme işini üstlendim.
- düzeltme
- readjustment
- düzeltme
- modification
- düzeltme
- improvement
- düzeltme
- grading
- düzeltme
- correction; amelioration, improving; proofreading; reform reform, ıslahat
- düzeltme
- (Hukuk) correction, review, correction
- düzeltme
- trimming
Tom decided to try trimming his beard with a knife, but he wasn't very successful.
- Tom bir bıçakla sakalını düzeltmeyi denemeye karar verdi, fakat çok başarılı değildi.
- düzeltme
- levelling
- düzeltme
- melioration
- düzeltme
- recension
- düzeltme
- retouch
- düzeltme
- adjust
In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
- LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- düzeltme
- correct
He is busy correcting test papers.
- Test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
Shishir has been correcting a lot of sentences lately.
- Shishir son zamanlarda bir sürü cümle düzeltmektedir.
- düzeltme
- retrieve
- düzeltme
- {i} redress
- düzeltme
- (Nükleer Bilimler) edit
- eteğini düzeltmek
- smooth (down) one's skirt
- etrafı şöyle bir düzeltmek
- give something the once-over
- gaga ile düzeltmek
- preen
- hasarlı kanadı düzeltmek
- align a damaged blade
- hata düzeltmek
- correct a mistake
- havasını düzeltmek
- (konuşma vb.) raise the tone of
- kusur düzeltmek
- put right a mistake
- kusur düzeltmek
- correct a mistake
- kusur düzeltmek
- rectify a mistake
- malayla düzeltmek
- trowel
- moralini düzeltmek
- to cheer sb up
- planya ile düzeltmek
- plane
- rende ile düzeltmek
- plane
- saçlarını düzeltmek
- to do one's hair
- saçını başını düzeltmek
- to preen oneself
- saçını başını düzeltmek
- preen oneself
- saçını düzeltmek
- tidy one's hair
- ses tonunu düzeltmek
- adjust the tone
- tekrar düzeltmek
- readjust
- tüylerini düzeltmek
- (kuş) plume
- tüylerini düzeltmek
- preen
- yatağı düzeltmek
- make the bed
- yatağını düzeltmek
- make the bed
- yaşamını düzeltmek
- turn over a new leaf
- yelkenleri düzeltmek
- (Askeri) set the sails
- yeniden düzeltmek
- rearrange
- yeniden düzeltmek
- readjust
- yeniden düzeltmek
- redispose
- zımpara ile düzeltmek
- rub with emery
- çulu düzmek/düzeltmek
- 1. to become well-dressed. 2. to become well-off
- üstünü başını düzeltmek
- smarten
- üstünü başını düzeltmek
- smarten up
- üstünü başını düzeltmek
- tidy oneself up
- üstünü başını düzeltmek
- to tidy oneself up