That store had to reduce their prices.
- O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
- Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
What are some foods you can eat to lower your cholesterol?
- Kolesterolünü düşürmek için yiyebileceğin bazı yiyecekler nedir?
I don't want to humiliate them.
- Ben onları küçük düşürmek istemiyorum.
We don't want to humiliate them.
- Biz onları küçük düşürmek istemiyoruz.
Galileo dropped two iron balls from the top of the tower.
- Galileo kulenin tepesinden iki demir top düşürdü.
I almost dropped the plates.
- Ben neredeyse tabakları düşürüyordum.
Whatever you do, don't drop your new phone.
- Ne yaparsan yap, yeni telefonunu düşürme.
Next time, don't drop it.
- Gelecek sefer onu düşürmeyin.
We must try to bring down costs.
- Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.
The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
The demand was brought down by increases in imports.
- İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
Tom seems to be unwilling to lower the price.
- Tom fiyatı düşürmek için isteksiz görünüyor.
The government lowered taxes for lower-income families.
- Hükümet düşük gelirli aileler için vergileri düşürdü.