düşürücü

listen to the pronunciation of düşürücü
Turkish - English
(Ticaret) depressing
Causing depression or sadness

The television news was depressing, so rather than start crying I turned it off.

Present participle of depress
causing dejection; "a blue day"; "the dark days of the war"; "a week of rainy depressing weather"; "a disconsolate winter landscape"; "the first dismal dispiriting days of November"; "a dark gloomy day"; "grim rainy weather"
causing or suggestive of sorrow or gloom; "a gloomy outlook"; "gloomy news
causing or suggestive of sorrow or gloom; "a gloomy outlook"; "gloomy news"
Something that is depressing makes you feel sad and disappointed. Yesterday's unemployment figures were depressing + depressingly de·press·ing·ly It all sounded depressingly familiar to Janet. making you feel very sad
Present participle of to depress
{s} saddening, causing depression
küçük düşürücü
humiliating

The war ended with a humiliating defeat for Britain. - Savaş İngiltere için küçük düşürücü bir yenilgi ile sona erdi.

You can't imagine how humiliating this is. - Bunun ne kadar küçük düşürücü olduğunu hayal bile edemezsin.

küçük düşürücü
insulting

Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated. - İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.

küçük düşürücü eleştirme
diatribe
düşür
(Bilgisayar) drop

Jim dropped his pen and bent to pick it up. - Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.

I almost dropped the plates. - Ben neredeyse tabakları düşürüyordum.

kolesterol düşürücü
(Tıp) cholesterol lowering
küçük düşürücü kimse
detractor
sıklık düşürücü
(Bilgisayar) downconverter
düşür
sent down
düşür
bring down

We must try to bring down costs. - Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.

düşür
brought down

The good harvest brought down the price of rice. - İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.

The demand was brought down by increases in imports. - İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.

düşür
let fall
düşür
{f} lower

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

Tom seems to be unwilling to lower the price. - Tom fiyatı düşürmek için isteksiz görünüyor.

düşür
downgrade
düşür
plunk down
düşür
send down
düşür
bring#down
ateş düşürücü
antifebrile
ateş düşürücü
pyretic
ateş düşürücü
antipyretic

I wish to buy an antipyretic. - Ben bir ateş düşürücü almak istiyorum.

ateş düşürücü ilaç
antipyretic
ateş düşürücü ilaç
febrifuge

I will prescribe a febrifuge to you. - Size bir ateş düşürücü ilaç yazacağım.

ateş düşürücü ilaç
antifebrile
basınç düşürücü
pressure reducer
değer düşürücü
depreciatory
düşür
bringdown
düşür
unhorse
düşür
plunkdown
düşür
broughtdown
düşür
abort
düşür
sentdown
düşür
senddown
gerilim düşürücü
voltage divider
gerilim düşürücü transformatör
step down transformer
hayrete düşürücü
amazing
kasıtlı küçük düşürücü iftira
character assassination
küçük düşürücü
debased
küçük düşürücü
infra dig
küçük düşürücü
discreditable
küçük düşürücü
denunciatory
küçük düşürücü
insolent
küçük düşürücü şey
detractor
solucan düşürücü
vermifuge, anthelmintic
tansiyon düşürücü
(Tıp) chlorothiazide
tansiyon düşürücü
1. depressor (a drug). 2. (drug) that lowers the blood pressure
şeker düşürücü
1. hypoglycemic (agent, disease). 2. hypoglycemic agent