düşünmek

listen to the pronunciation of düşünmek
Turkish - English
think of

We have to think of something else. - Başka bir şey düşünmek zorundayız.

We must think of our children and grand-children. - Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.

think

Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic. - Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

conceive
figure
imagine

It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours. - Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.

It's hard to imagine a life without pets. - Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

intend
fancy
contemplate
to think; to think about, to think of, to think over, to think up; to consider; to contemplate; to take into account; to imagine, to conceive, to fancy; to expect; to ponder, to think over; to reflect, to deliberate, to think sth out, to chew sth over; to
bethink oneself
balance
give a thought
cerebrate
deliberate
remember
to worry (about). Düşün düşün boktur işin. vulg. The more you worry about your troubles the worse they seem. düşünüp taşınmak to think over carefully, consider at length
be pensive
excogitate
(Hukuk) to consider

Tom might want to consider asking Mary for advice. - Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.

Tom might want to consider not going to work today. - Tom bugün işe gitmemeyi düşünmek isteyebilir.

allow
consider

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives. - Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

Tom might want to consider asking Mary for advice. - Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.

reck
envision
cogitate
consult
give thought to
to consider, think about
guess

I guess I'll have to think it over. - Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.

{f} reason

You may have good reason to think that your youth is over. - Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.

{f} suppose
wis
take into consideration
invent
chew
take into account
call

I didn't have time to think. I had to make a judgment call. - Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.

devise
worried
trow
worried about
provide for
fling
project
come up with
hold
calculate
(Argo) feature
realize
think about

I want to think about it. - Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.

I'll have to think about it. - Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.

comprehend
treat
visualize
opine
think in terms of
understand
propose
associate
esteem
ponder

I'll have to ponder this one. - Bunu düşünmek zorunda kalacağım.

thinkpad
thought up

James has thought up a brillant new idea for our new product.

intellectualize
{f} ruminate
{f} reflect

Take the time to reflect. - Düşünmek için zaman ayırın.

I need a little time to reflect upon it. - Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

bethink
{f} meditate
düşünme
consideration

The new method is well worth consideration. - Yeni metot epeyce düşünmeye değer.

The problem is not worth consideration. - Sorun düşünmeye değmez.

düşünme
thinking

I can not hear that song without thinking of my high school days. - Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.

The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food. - Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.

düşünme
thought

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

I never thought I would find a woman like you. - Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.

düşün
{f} think

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I think he is a doctor. - Onun bir doktor olduğunu düşünüyorum.

iyice düşünmek
ponder
bütün olarak düşünmek
structure
düşün
think of

Two people think of her as their daughter. - İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.

What do you think of modern art? - Modern sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?

düşün
thought

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

This is different from what I thought. - Bu düşündüğümden farklı.

tekrar düşünmek
think over
uzun uzadıya düşünmek
mull over
(iyice) düşünmek
reflect
derin düşünmek
pore
derinlemesine düşünmek
reflect on
düşünme
come up with
düşünme
reflexion
enine boyuna düşünmek
meditate
enine boyuna düşünmek
cogitate
enine boyuna düşünmek
think something over
enine boyuna düşünmek
(deyim) chew the cud
iyice düşünmek
pore on
iyice düşünmek
think something over
iyice düşünmek
think over
iyice düşünmek
cogitate
tekrar düşünmek
consider again
düşün
ponder

Let's ponder that for a moment. - Onu bir an için düşünelim.

She pondered the question for a while. - Soruyu bir süre düşünüp taşındı.

düşün
turn over
düşün
{f} pondering

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
{f} thinking

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something. - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place. - Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.

düşün
{f} picturing
düşün
cogitate
düşün
cast about
düşün
ponder of
düşün
contemplate

When I contemplate the sea, I feel calm. - Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.

The doctor contemplated the difficult operation. - Doktor zor operasyonu düşünüp taşındı.

düşün
meditate

Tom used to meditate every morning. - Tom her sabah düşünüp taşınırdı.

He meditated for two days before giving his answer. - Cevabını vermeden önce iki gün boyunca düşündü.

düşün
{f} deliberate

The jury deliberated for three days. - Jüri üç gün boyunca düşündü.

Do you think that was deliberate? - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

düşün
think up
düşünme
argument
düşünme
{i} pondering
düşünme
meditativeness
düşünme
advisement
ilerisini düşünmek
thinking ahead
ince düşünmek
Think Thin
kara kara düşünmek
Brood
kendini düşünmek
consider themselves to
yanlış düşünmek
wrong to think
arpacı kumrusu gibi düşünmek
to brood (on/over sth)
arpacı kumrusu gibi düşünmek
brood
ayrı olarak düşünmek
dissociate
bir gece düşünmek
sleep on it
derin derin düşünmek
chew
derin derin düşünmek
to think deeply, to muse
derin derin düşünmek
1. to be depressed and moody, fall into gloomy thought. 2. to be immersed in deep thought
derin derin düşünmek
chew the cud
derin düşünmek
mull over
dikkatli düşünmek
think carefully
düşün
idea

We all consider your idea to be impractical. - Hepimiz senin fikrinin kullanışsız olduğunu düşünüyoruz.

I have no idea what that guy is thinking. - Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.

düşün
concept
düşün
product of the mind
düşün
excogitate
düşün
considering

Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce. - Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.

I'm considering going with them. - Onlarla gitmeyi düşünüyorum.

düşün
considered

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

Tom considered changing his job. - Tom işini değiştirmeyi düşündü.

düşün
thinkup
düşünme
drift
düşünme
thinking, thought
düşünme
cerebration
düşünme
cogitation

A trivial problem does not require a long cogitation. - Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.

düşünme
(Hukuk) deliberation
düşünme
excogitation
enikonu düşünmek
to think sth out
enine boyuna düşünmek
look round
enine boyuna düşünmek
to think sth out, to cogitate
etraflıca düşünmek
rethink
etraflıca düşünmek
reason
etraflıca düşünmek
reason out
etraflıca düşünmek
think twice
farklı düşünmek
dissent
farlı düşünmek
differ
filozofça düşünmek
philosophize
geçmişi düşünmek
review
hakkında kötü düşünmek
think ill of smb
iki eli şakaklarında düşünmek
to brood, be deep in thought
intihar etmeyi düşünmek
be suicidal
iyi düşünmek
think twice
iyice düşünmek
pore
iyice düşünmek
to think sth over, to cogitate
iyice düşünmek
worry out
işkembesini düşünmek
colloq . to think only of one's stomach
kara kara düşünmek
to brood (on/over sth)
kara kara düşünmek
to brood
kendi çıkarını düşünmek
look after number one
kuramsal olarak düşünmek
speculate
kötü kötü düşünmek
to brood, think of troubling things
külahını önüne koyup/alıp düşünmek
to think about a matter long and hard, chew something over
pis pis düşünmek
to brood unhappily
sesli düşünmek
think out loud
sonrasını/yı düşünmek
to think of what will happen later
sonunu düşünmek
to consider how (something) may end
tekrar düşünmek
rethink

We have to rethink the approach. - Yaklaşımı tekrar düşünmek zorundayız.

You might want to rethink that. - Onu tekrar düşünmek isteyebilirsiniz.

tekrar düşünmek
reconsider

You've got to reconsider. - Tekrar düşünmek zorundasın.

You might want to reconsider. - Tekrar düşünmek isteyebilirsin.

uzun uzadıya düşünmek
to ruminate (about/on/over sth)
uzun uzun düşünmek
ruminate
uzun uzun düşünmek
to ponder, to think about
yeniden düşünmek
rethink

Now we have to rethink everything. - Şimdi her şeyi yeniden düşünmek zorundayız.

I think we may have to rethink our plan. - Sanırım planımızı yeniden düşünmek zorunda kalabiliriz.

önceden düşünmek
envisage
önceden düşünmek
premeditate
önceden düşünmek
discount
üzerinde düşünmek
pore on
üzerinde düşünmek
cudgel one's brains
üzerinde düşünmek
ponder on
üzerinde düşünmek
give thought to
üzerinde düşünmek
ponder upon
üzerinde düşünmek
ponder over
üzerinde düşünmek
pore upon
üzerinde düşünmek
repose on
üzerinde düşünmek
think over

We have to think over the plan. - Plan üzerinde düşünmek zorundayız.

Tom advised Mary to take some time to think over her options. - Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.

üzerinde düşünmek
view
üzerinde düşünmek
to consider, to think about
Turkish - Turkish
Aklından geçirmek, göz önüne getirmek: "Ezberi düşünmekten, söylediklerimizin anlamını düşünmezdik."- Ç. Altan
Tasalanmak, kaygılanmak
Tasarlamak
Akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek
Aklından geçirmek, göz önüne getirmek
Bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak
Akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek: "Benim kayısılara müşteri çıkmam ihtimalini düşünmüştü."- R. N. Güntekin
Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak, düşünce üretmek, zihnî yetiler oluşturmak, muhakeme etmek
Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihnî yetiler oluşturmak, muhakeme etmek: "Türlü şiir anlayışları üzerinde düşünmüş, zaman zaman türlü şairleri sevmiştir."- O. V. Kanık
Farz etmek
Zihniyle arayıp bulmak
(Osmanlı Dönemi) MUHAKEME
(Osmanlı Dönemi) TAHABBUT
(Osmanlı Dönemi) TAKDİR
mülahaza yapmak
(Osmanlı Dönemi) MUVAZENE
demek
kurmak
Düşünme
(Osmanlı Dönemi) BEVH
düşün
Duyularla değil, zihnî olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay, fikir, ide
düşünme
Düşünmek durumu, tefekkür
düşünme
Karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi
düşünme
Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü durumu
düşünme
Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak, aklın bağımsız ve kendine özgü durumu; karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi
English - Turkish

Definition of düşünmek in English Turkish dictionary

reel düşünmek
Think realistically
düşünmek
Favorites