düşüncesi

listen to the pronunciation of düşüncesi
Turkish - English
rash

You don't want to do anything rash. - Düşüncesiz bir şey yapmak istemiyorsun.

An area of reddened, irritated, and inflamed skin
A surge in problems; a spate, string or trend

There has been a rash of vandalism lately.

a series of unexpected and unpleasant occurrences; "a rash of bank robberies"; "a blizzard of lawsuits" any red eruption of the skin imprudently incurring risk; "do something rash that he will forever repent"- George Meredith
overhasty in counsel or action; precipitate; resolving or entering on a project or measure without due deliberation and caution; opposed to prudent; said of persons; as, a rash statesman or commander
diffuse macular erythroderma
If you talk about a rash of events or things, you mean a large number of unpleasant events or undesirable things, which have happened or appeared within a short period of time. one of the few major airlines left untouched by the industry's rash of takeovers = spate. if you are rash, you do things too quickly, without thinking carefully about whether they are sensible or not foolish (Probably from an unrecorded rAsc)
marked by unthinking boldness; with defiant disregard for danger or consequences; "foolhardy enough to try to seize the gun from the hijacker"; "became the fiercest and most reckless of partisans"-Macaulay; "a reckless driver"; "a rash attempt to climb the World Trade Center"
An inferior kind of silk, or mixture of silk and worsted
{s} reckless, hasty, impetuous
hasty, not careful or considered
Sudden in action; quick; hasty
any red eruption of the skin imprudently incurring risk; "do something rash that he will forever repent"- George Meredith
{i} inflammation or eruption on the skin; large number of unexpected events
To prepare with haste
a series of unexpected and unpleasant occurrences; "a rash of bank robberies"; "a blizzard of lawsuits"
Requiring sudden action; pressing; urgent
To pull off or pluck violently
düşünce
idea

Is there any difference between your idea and hers? - Senin düşüncenle onunki arasında bir farklılık var mı?

With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas. - Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.

düşünce
notion

He had no notion of leaving his hometown. - Onun memleketi terk etme düşüncesi yoktu.

düşünce
opinion

I had a good opinion of her. - Onunla ilgili iyi bir düşüncem vardı.

Your opinion is very constructive. - Düşünceniz çok yapıcı.

düşünce
consideration

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

düşünce
thought

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

düşüncesi bile
Even thought
düşünce
mind

We can just about read each other's minds. - Biz neredeyse birbirimizin düşüncelerini okuyabiliriz.

I have a good mind to strike you for being so rude. - Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın.

düşünce
{i} think

I managed to bring him around to my way of thinking. - Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.

This article will affect my thinking. - Bu makale düşüncemi etkileyecek.

düşünce
{i} remark

I'm sick of your stupid remarks. - Senin aptalca düşüncelerinden bıktım.

Your remarks are off the point. - Düşünceleriniz konudan uzak.

düşünce
thought, consideration; idea, opinion; anxiety, worry, care
düşünce
reasoning
düşünce
belief
düşünce
take

what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.

Please, take a look at my first post and let me know what you think about it. - Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.

I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life. - Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.

düşünce
fancy
düşünce
sentiments
düşünce
judgement [Brit.]
düşünce
thinking

His book incorporates all his thinking on the subject. - Kitabı konu üzerindeki bütün düşüncelerini barındırıyor.

His way of thinking is a bit extreme. - Onun düşünce biçimi biraz aşırı.

düşünce
mentality
düşünce
assessment
düşünce
view

He studied day and night with a view to becoming a lawyer. - Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

düşünce
communion
düşünce
plan

I can't agree with you with regard to the new plan. - Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.

düşünce
(Politika, Siyaset) position
düşünce
idee
düşünce
prognosis
düşünce
reflexion
intihar düşüncesi
(Pisikoloji, Ruhbilim) suicidal ideation
düşünce
attitude
düşünce
sight

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

düşünce
conception
düşünce
judgment
düşünce
voice
düşünce
observation
düşünce
sense
düşünce
argument
düşünce
estimate
düşünce
thinking in
düşünce
to thought
düşünce
say so

It's thoughtless of her to say so. - Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.

düşünce
conceit

He is so full of conceit that everybody dislikes him. - O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu.

düşünce
thought, thinking
düşünce
counsel
düşünce
idea, opinion, reflection, observation
düşünce
cogitation
düşünce
apprehension
düşünce
ideo
düşünce
anxiety, worry
düşünce
comment
düşünce
sentiment

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar. - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

düşünce
{i} judgement
düşünce
estimation
düşünce
prognoses
düşünce
concept
düşünce
construct

Tom has constructive ideas. - Tom'un yapıcı düşünceleri var.

Your opinion is very constructive. - Düşünceniz çok yapıcı.

Turkish - Turkish

Definition of düşüncesi in Turkish Turkish dictionary

düşünce
Dış dünyanın insan zihnine yansıması
düşünce
Niyet, tasarı. İlke, yönetici sav
düşünce
Tasa, kaygı, sıkıntı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalaa, fikir, mülahaza, ide: "Anlaşmazlıklarda aracılığına, zor durumlarda düşüncesine başvurulur."- T. Buğra
Düşünce
mülahaza
Düşünce
endişe
Düşünce
mütalaa
Düşünce
(Osmanlı Dönemi) GAİLE
düşünce
İlke, yönetici sav
düşünce
Niyet, tasarı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalâa, fikir, mülâhaza, ide
düşüncesi
Favorites