düşünceli

listen to the pronunciation of düşünceli
Turkish - English
considerate

Tom was so considerate. - Tom çok düşünceliydi.

He is a considerate father. - O, düşünceli bir babadır.

worried
thoughtful

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

Tom had a thoughtful look on his face. - Tom'un yüzünde düşünceli bir bakış vardı.

tactful

Sometimes it's hard to be tactful and honest at the same time. - Bazen aynı zamanda düşünceli ve dürüst olmak zor.

Tom tried to be tactful. - Tom düşünceli olmaya çalıştı.

delicate
reflective
circumspect
philosophic
forethoughtful
mindful
abstracted
thoughtful, considerate, reflective; pensive, anxious, meditative
meditative
wistful
ruminant
pensive

That left him pensive. - O onu düşünceli bıraktı.

thoughtful, considerate, tactful
sophisticated
pensive, lost in thought
ruminative
advised
minded

Sometimes, everyone is simple minded. - Bazen herkes basit düşüncelidir.

philosophical
regardful
(dalgın) pensive
depressed, worried
design
thought

Tom had a thoughtful look on his face. - Tom'un yüzünde düşünceli bir bakış vardı.

He is a very thoughtful person. - O, çok düşünceli bir kişidir.

thinking
anxious
cogitative
contemplative
nice
preoccupied
deliberative
düşünce
idea

Is there any difference between your idea and hers? - Senin düşüncenle onunki arasında bir farklılık var mı?

These ideas are embodied in the constitution. - Bu düşünceler anayasada düzenlendi.

düşünce
notion

He had no notion of leaving his hometown. - Onun memleketi terk etme düşüncesi yoktu.

düşünce
opinion

I had a good opinion of her. - Onunla ilgili iyi bir düşüncem vardı.

Don't confuse opinions with facts. - Düşüncelerle gerçekleri karıştırmayın.

düşünce
consideration

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

düşünce
thought

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

düşünceli olma durumu
be considerate status
düşünceli olmak
To be considerate
düşünceli bir biçimde
philosophically
düşünceli bir halde
pensively
düşünceli kişi
philosopher
düşünce
mind

I have a good mind to strike you for being so rude. - Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın.

Tom claims that he can read people's minds. - Tom insanların düşüncelerini okuyabileceğini iddia ediyor.

düşünce
{i} think

His book incorporates all his thinking on the subject. - Kitabı konu üzerindeki bütün düşüncelerini barındırıyor.

I managed to bring him around to my way of thinking. - Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.

düşünce
{i} remark

For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts. - Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.

I'm sick of your stupid remarks. - Senin aptalca düşüncelerinden bıktım.

düşünce
thought, consideration; idea, opinion; anxiety, worry, care
düşünce
reasoning
düşünce
belief
düşünce
take

what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.

Please, take a look at my first post and let me know what you think about it. - Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.

I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life. - Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.

düşünce
fancy
düşünce
sentiments
düşünce
judgement [Brit.]
düşünce
thinking

This article will affect my thinking. - Bu makale düşüncemi etkileyecek.

His book incorporates all his thinking on the subject. - Kitabı konu üzerindeki bütün düşüncelerini barındırıyor.

düşünce
mentality
düşünce
assessment
düşünce
view

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

He studied day and night with a view to becoming a lawyer. - Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.

düşünce
communion
düşünce
plan

I can't agree with you with regard to the new plan. - Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.

düşünce
(Politika, Siyaset) position
düşünce
idee
düşünce
prognosis
düşünce
reflexion
özgür düşünceli kimse din
freethinker
düşünce
attitude
düşünce
sight

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

düşünce
conception
düşünce
judgment
düşünce
voice
düşünce
observation
düşünce
sense
düşünce
argument
düşünce
estimate
düşünce
thinking in
düşünce
to thought
dar düşünceli
small minded
doğru düşünceli
right minded
düşünce
say so

It's thoughtless of her to say so. - Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.

düşünce
conceit

He is so full of conceit that everybody dislikes him. - O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu.

düşünce
thought, thinking
düşünce
counsel
düşünce
idea, opinion, reflection, observation
düşünce
cogitation
düşünce
apprehension
düşünce
ideo
düşünce
anxiety, worry
düşünce
comment
düşünce
sentiment

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar. - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

düşünce
{i} judgement
düşünce
estimation
düşünce
prognoses
düşünce
concept
düşünce
construct

Tom has constructive ideas. - Tom'un yapıcı düşünceleri var.

Your opinion is very constructive. - Düşünceniz çok yapıcı.

kötü düşünceli
low-minded
serbest düşünceli
large-minded
serbest düşünceli kimse
libertine
soylu düşünceli
noble minded
özgür düşünceli
liberal
özgür düşünceli kimse
latitudinarian
özgür düşünceli kimse
(din) freethinker
özgür düşünceli olmayan
nonliberal
Turkish - Turkish
Kaygılı, tasalı
Düşünerek davranan, anlayışlı
Kaygılı, tasalı: "Kadın biraz düşünceli, biraz mahzun görünüyor."- M. Ş. Esendal
Düşüncesi olan
düşünce
Dış dünyanın insan zihnine yansıması
düşünce
Niyet, tasarı. İlke, yönetici sav
düşünce
Tasa, kaygı, sıkıntı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalaa, fikir, mülahaza, ide: "Anlaşmazlıklarda aracılığına, zor durumlarda düşüncesine başvurulur."- T. Buğra
Düşünce
mülahaza
Düşünce
endişe
Düşünce
mütalaa
Düşünce
(Osmanlı Dönemi) GAİLE
düşünce
İlke, yönetici sav
düşünce
Niyet, tasarı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalâa, fikir, mülâhaza, ide