dönmek

listen to the pronunciation of dönmek
Turkish - English
turn

We have to turn back. - Geri dönmek zorundayız.

If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner. - Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız.

return

The president was forced to return to Washington. - Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.

He left the Mexican capital to return to Texas. - O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.

rotate
turn back

We have to turn back. - Geri dönmek zorundayız.

It's too late to turn back now. - Şimdi geri dönmek için çok geç.

come back

We'll have to come back. - Geri dönmek zorunda kalacağız.

If you don't want to come back, I'll understand. - Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.

revolve
bear
circle
go back

Tom had to go back the way he'd come. - Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.

Tom had to go back to Boston. - Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.

pivot
swerve
devolve
circumvolve
start back
trundle
break a promise
roll
gyre
turn on
back down
(Dilbilim) circle over
(Otomotiv) swivel
go round
(Askeri) haul
curve
cant
switch
eddy
swirl
get back

I have to get back to Boston. - Boston'a geri dönmek zorundayım.

Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work. - Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.

switch to
(Latin) averto
break
change into
defect
change one's religion
front
return , revert
to turn into, become
(din) apostatize
budge from
to turn, revolve, rotate, spin
(gemi) put about
to renounce (a cause, a claim to or for something). döne döne by turning, by spinning. dönüp dolaşmak to walk back and forth
wheel about
get round
(for weather, circumstances) to change
chop about
to change (one's plans); to break (a promise)
( den) sheer from
to be converted (to another religion or point of view)
return to

The president was forced to return to Washington. - Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.

The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor. - Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.

(for something tricky) to be going on
to repeat, stay back in class
(yatakta) turn over
come home
to return, go back, come back
to make a turn (at), turn
to turn; to return, to turn back, to come back, to go back, to get back; to turn into, to become, to change into/to; to change; to go round; to swing; to spin; to swivel; to swerve; to gyrate; (baş) to whirl, to swim, to spin; to change one's religion, to
face
go back on

I think I have to go back on a diet after Christmas. - Sanırım ben Noel'den sonra diyete geri dönmek zorundayım.

to turn (toward)
call back
deflect
gyrate
chop round
(dininden) abjure
recall
change one's mind
{f} spin
dönme
rotation
dönme
{i} spin

The room started to spin after I drank too much. - Ben çok içtikten sonra oda dönmeye başladı.

What would happen if the earth stopped spinning? - Dünya dönmeyi durdursaydı ne olurdu?

geri dönmek
return

Her one wish was to return and see her only daughter one last time. - Onun tek isteği, geri dönmek ve tek kızını son bir kez görmekti.

In order to return to our era, what should we do? - Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?

dönmek dön
(Bilgisayar) return
dönmek (gemi)
put about
dört dönmek
(deyim) dance attendance on
dört dönmek
search everywhere
dört dönmek
to search everywhere
dört dönmek
1. to search desperately for a remedy. 2. to scurry around
etrafında dönmek
revolve
geri dönmek
revert
başı dönmek
fell dizzy
davula dönmek
to swell up
dön
{f} turn

The leaves of the trees turn yellow in fall. - Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.

Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago. - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

dönme
renegade
dönme
tumble
eski haline dönmek
revert
gözü dönmek
to see red
geri dönmek
regain
-e dönmek
turn into
-e dönmek
face
arkaya dönmek
turn around
başı dönmek
feel dizzy
başı dönmek
feel woozy
boşa dönmek
run idle
deliye dönmek
go crazy
dön
(Bilgisayar) transform

This differential equation can be easily solved by Laplace transform. - Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.

A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work. - Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.

dön
wheel

The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago. - İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.

What I like best is going on Ferris wheels. - Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.

dönme
volution
dönme
swirl
dönme
(Telekom) slewing
dönme
encircling
dönme
(Ticaret) turnover
dönme
inflection
dışına dönmek
turn out
eksen etrafında dönmek
wheel
eksen üzerinde dönmek
pivot
eve dönmek
come home
eve erken dönmek
keep early hours
geri dönmek
cut back
geri dönmek
fetch up
geri dönmek
backtrack
geri dönmek
(Latin) averto
geri dönmek
start back
geri dönmek
go back

Tom didn't want to go back to where he was born. - Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.

Do you think I'm too old to go back to school? - Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?

geri dönmek
come back

You may go out only if you come back soon. - Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.

If you don't want to come back, I'll understand. - Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.

geri dönmek
get back

Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work. - Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.

I have to get back to Boston. - Boston'a geri dönmek zorundayım.

geri dönmek
(Politika, Siyaset) retail
geriye dönmek
(Askeri) about-face
geriye dönmek
about-turn
hızla dönmek
twirl
ilkel haline geri dönmek
revert
köşeyi dönmek
strike it rich
sola (dönmek)
counterclockwise
sözden dönmek
backpedal
vida gibi dönmek
screw
virajı dönmek
round the bend
çabuk dönmek
reel
dön
{f} veering

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
back down

Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down. - Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.

Tom refused to back down. - Tom sözünden dönmeyi reddetti.

dön
{f} twirl
dön
veer

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
{f} rotating

There is a rotating restaurant at the top of this tower. - Bu kulenin tepesinde döner restoran var.

The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas. - Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.

dön
return to

In order to return to our era, what should we do? - Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?

The president was forced to return to Washington. - Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.

dönme
reversal
dönme
apostle
dönme
gyration
dönme
relapse
dönme
{i} twirl
dönme
turnabout
dönme
revolution
dönme
{i} veering
dönme
abjuration
dönme
angular motion
geriye dönmek
turn about
başı dönmek
Feel dizzy, feel queer, feel giddy, be giddy
deliye dönmek
Go crazy, become insane, go mad, lose one's mind
dön
revert
gözü dönmek
See red, become very angry
sine-i millete dönmek
To go john galt (for a politician or politicians to return to 'normal life' and let things go to hell)
sözünden dönmek
Back pedal, break one's word, back down, back down from, back out, back out of, backtrack, renege
-a dönmek
get back to
Arafat'ta soyulmuş hacıya dönmek
to lose everything one has and have nowhere to turn
adama dönmek benzemek
to look presentable; to look like somebody; to look like something
aksi yöne dönmek
(deyim) face about
aleyhe dönmek
boomerang
aleyhine dönmek
1. (for one person) to turn against (another). 2. (for events, a situation) to go against
aleyhine dönmek
turn against
aleyhine dönmek
turn to one's disadvantage
aleyhine dönmek
back fire
aleyhine dönmek
to backfire, to boomerang on
aleyhine dönmek
turn on
aleyhine dönmek
turn upon
anadan (yeni) doğmuşa dönmek
to be restored to happiness, health, freedom from care, and simplicity
arapsaçına dönmek
to turn into a mess, become thoroughly confused
arapsaçına dönmek
to tangle
aslına dönmek
turn basic
aynı yoldan geri dönmek
backtrack
açlıktan gözü/gözleri kararmak/dönmek
to be very hungry, be starving, be famished
ağızı çiriş çanağına dönmek
to have one's mouth get dry and bitter
başa dönmek
be back to square one
başladığı yere dönmek
recur
başı dönmek
feel queer
başı dönmek
feel giddy
başı dönmek
be giddy
başı dönmek
to feel dizzy, to feel giddy
besmele görmüş şeytana dönmek
colloq . to be frightened to death
beyininden vurulmuşa dönmek
to be greatly upset (by an unexpected event)
beyninden vurulmuşa dönmek
to be shocked
bir şeyler dönmek
be in the wind
birdenbire dönmek
wheel round
birdenbire dönmek
wheel around
bocuk domuzuna dönmek
to get very fat
boş dönmek
to come back emptyhanded
boşa dönmek
to run idle
cin çarpmışa dönmek
to in a terrible state, to be shocked
deliye dönmek
1. to jump with joy. 2. to get frantic, be in a frenzy
deliye dönmek
to go crazy
deliye dönmek
be consumed with
denizden çıkmış balığa dönmek
to feel like a fish out of water
dilenci değneğine dönmek
to become very thin
dininden dönmek
renege
dut yemiş bülbüle dönmek
to be tongue-tied, become sad and quiet
dut yemiş bülbüle dönmek
to become tongue-tied
dön
sheer
dön
return

After a long absence, he returned home. - Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.

He returned home from Europe in 1941, when the war broke out. - O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.

dönme
turning; rotation; conversion; convert; transsexual
dönme
conversion

Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers. - Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.

dönme
turn

Mr Smith has not turned up yet though he promised to come. - Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

She did not turn up after all. - Beklenenin tersine geri dönmedi.

dönme
circumvolution
dönme
cycle
dönme
torsion
dönme
deflexion
dönme
deflection
dönme
swing
dönme
facing
dönme
proselyte
dönme
turning

He turned to the right instead of turning to the left. - O, sola dönme yerine sağa döndü.

Sami's world stopped turning. - Sami'nin dünyası dönmeyi bıraktı.

dönme
(inancından) apostasy
dönme
wheel

Do you know who invented the Ferris wheel? - Dönme dolabı kimin icat ettiğini biliyor musun?

The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr. - Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.

dönme
convert

She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism. - O şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e dönmeye karar verdi.

dönme
converted to Islam
dönme
twist
dönme
winding
dönme
whirligig
dönme
veer
dönme
turning, rotation, revolution
dönme
loop
dönme
gyre
dönme
mutation
Turkish - Turkish
Geri gelmek, geri gitmek: "Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük."- Halikarnas Balıkçısı
Sınıfta kalmak
Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek: "Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü."- A. Gündüz
Bırakılan bir konu veya işe başlamak; söz konusu etmek, hatırlamak
Yönelmek
Hileyle, gizlice yapılmak
Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek
Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek
Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek: "İçeride anahtarın acı bir gıcırtısıyla döndüğünü duydum."- Y. Z. Ortaç
Sapmak: "Gülümseyerek bir köşeyi döndü."- P. Safa
Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek: "Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar."- R. N. Güntekin
Geri gelmek, geri gitmek
Sınıfta kalmak. İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek: "... annesinin İtalyan Yahudisi iken döndüğünü söylemişti."- Ö. Seyfettin
Belirli bir yerde dolaşmak
Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek
Kendini bir yandan bir yana çevirmek
Söz konusu etmek, hatırlamak: "Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim."- H. Taner
Bırakılan bir konu veya işe başlamak
Sapmak
Hileyle, gizlice yapılmak: "Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor, ama anlayamıyorum."- R. H. Karay
Yönelmek: "Babam birdenbire bana döndü."- S. F. Abasıyanık
Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek
İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek
(Osmanlı Dönemi) TEDEHDÜH
(Osmanlı Dönemi) TATAVVÜF
(Osmanlı Dönemi) CEVLE
(Osmanlı Dönemi) TELEBBÜT
sine-i millete dönmek
Milletin vekilliğinden ayrılıp, milletin kendisine, içine, onun bağrına, sinesine dönmek, halkın arasına karışmak. Seçimlerde yeterli oyu alarak meclise gönderilen bir partinin, "millete rağmen" millet aleyhine gelişen bir oluşumu önlemek için, demokratik ortamda yapılabilecek her şeyi yaptıktan, denenebilecek her yolu denedikten sonra, yine de çözüme ulaşamaması durumunda bütün milletvekillerinin son çare olarak topyekün istifa etmesi şeklinde gerçekleştirebilecek bir eylemdir
Dönme
(Osmanlı Dönemi) İNHİRAF
Dönme
(Osmanlı Dönemi) AVDETÎ
Dönme
mühtedi
dönme
Dönmek işi
dönme
Başka bir dinde iken Müslüman olan, mühtedi
dönme
Biçimi değişmeyen bir şeklin ekseni çevresindeki hareketi
dönme
Ameliyatla cinsiyet değiştiren kimse
dönme
Dönmek işi: "Dönmeyi kararlaştırmış da olsa, bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı."- T. Buğra
English - Turkish

Definition of dönmek in English Turkish dictionary

swerve aniden yana sapmak; sapmak, dönmek; saptirmak, döndürmek
(amaçtan) ani dönüş, sapma
tersine dönmek
Become reversed
yüzseksen derece tersine dönmek
(deyim) Be at the exact opposite end of the spectrum

If finding a beautiful girl for the first time was hard, this time it was at the exact opposite end of the spectrum.

dönmek
Favorites