I went to the theater to see a period drama.
- Ben bir dönem draması görmek için tiyatroya gittim.
We have English third period.
- Üçüncü dönemde İngilizcemiz var.
Most students are doing preparation for the term examination.
- Çoğu öğrenciler dönem sınavı için hazırlık yapıyor.
It is impossible for me to finish my term paper by tomorrow.
- Benim yarına kadar dönem ödevimi bitirmem imkansızdır.
We have had a long spell of cold weather.
- Uzun bir soğuk hava dönemi geçirdik.
The spell of drought did severe damage to the harvest.
- Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
- Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
The age of nuclear power is not yet over.
- Nükleer enerjinin dönemi henüz bitmedi.
All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
- Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
Tom failed English last semester.
- Tom son dönem İngilizcede başarısız oldu.
The semester exams are finally over.
- Dönem sınavları nihayet bitti.
I'm a man born in the Showa era.
- Showa döneminde doğmuş bir adamım.
A samurai in the Edo era carried two swords.
- Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
It's going to cost you a lot more to stay at that hotel during high season than during low season.
- İşin yoğun olduğu dönemde o otelde kalmak sana işin düşük olduğu dönemde kalmaktan çok daha fazlaya mal olacaktır.
We will become happy in the long run.
- Uzun dönemde mutlu olacağız.
This custom dates from the Edo period.
- Bu gelenek Edo döneminden kalma.