The two of them transformed chemistry into a modern science.
- Onlardan ikisi kimyayı modern bilime dönüştürdü.
He transformed his small family business into a highly profitable company with more than 200 employees.
- O, küçük aile işletmesini, 200'den fazla çalışanı ile son derece karlı bir şirkete dönüştürdü.
This discovery has the potential to transform the field.
- Bu keşif alanı dönüştürmek için potansiyele sahiptir.
Repetition does not transform a lie into a truth.
- Tekrarlama bir yalanı gerçeğe dönüştürmez.
My father converted a garage into a study.
- Babam bir garajı bir çalışma odasına dönüştürdü.
The cells have the capacity to convert food into energy.
- Hücrelerin gıdayı enerjiye dönüştürme güçleri var.
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
The player made a splendid comeback.
- Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
Late in March 1841, his cold turned into pneumonia.
- Mart 1841 sonlarına doğru onun soğuk algınlığı pnömoniye dönüştü.
Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
- Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
There is no returning on the road of life.
- Yaşam yolunda dönüş yoktur.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
The lesson on reflexive verbs is always difficult for the students.
- Dönüşlü fiiller dersi öğrenciler için her zaman zordur.
Layla's love turned to revenge.
- Leyla'nın sevgisi intikama dönüştü.
Nicolas Flamel dreamed of turning lead into gold.
- Nicolas Flamel kurşunu altına dönüştürmeyi hayal etti.
Now there is no turning back.
- Şimdi geriye dönüş yok.
Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
- İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
I had trouble finding my way back to my hotel last night.
- Dün gece otele dönüş yolumu bulmada sıkıntı yaşadım.