The player made a splendid comeback.
- Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
Tom often forgets to use his turn signal.
- Tom çoğunlukla dönüş sinyalini kullanmayı unutur.
Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
- Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
The dog waited day after day for its master's return.
- Köpek her gün sahibinin dönüşünü bekledi.
My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
The leaves of the trees turn yellow in fall.
- Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work.
- Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.
In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
- İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr.
- Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
There is no returning on the road of life.
- Yaşam yolunda dönüş yoktur.
The lesson on reflexive verbs is always difficult for the students.
- Dönüşlü fiiller dersi öğrenciler için her zaman zordur.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
Tom isn't going to back down.
- Tom sözünden dönmeyecek.
Tom refused to back down.
- Tom sözünden dönmeyi reddetti.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
There is a rotating restaurant at the top of this tower.
- Bu kulenin tepesinde döner restoran var.
The Earth is rotating from West to East.
- Dünya batı'dan doğuya doğru dönüyor.
I'll return to get my handbag.
- Ben el çantamı almak için geri döneceğim.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated.
- Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.
Layla's love turned to revenge.
- Leyla'nın sevgisi intikama dönüştü.
Nicolas Flamel dreamed of turning lead into gold.
- Nicolas Flamel kurşunu altına dönüştürmeyi hayal etti.
That country is turning into a society with high education.
- O ülke yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
- İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.