dâvet

listen to the pronunciation of dâvet
Turkish - English
summons
invitation

They declined our invitation. - Onlar davetimizi reddetti.

President Lincoln accepted the invitation. - Başkan Lincoln daveti kabul etti.

citation
call on
call

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

You should've called her. - Onu davet etmeliydin.

invitation, call; party, feast; summons
party

I asked twenty people to my party but not all of them came. - Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.

I go to any party I am invited to. - Davet edildiğim herhangi bir partiye giderim.

challenge

Tom accepted Mary's challenge to a tennis match. - Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti.

I challenged Tom to a race. - Tom'u bir yarışa davet ettim.

vocation
convocation
calling
party, (an) entertainment
entertainment
bid

The corporation invited bids for the construction project. - yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti

monition
invite to
invited to
solicit
davet etmek
summon
davet etmek
invite

I want to invite you to a party. - Sizi bir partiye davet etmek istiyorum.

He was kind enough to invite me. - O, beni davet etmek için yeterince nazikti.

davet etmek
call

My grandson called to invite me over. - Erkek torunum beni davet etmek için aradı.

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

davet edilen
invitee
davet edilmek
asked to be present
davet edilmek
be invited
davet edilmek
summoned
davet edilmiş
invited
davet etme
(Kanun) citation
davet etmek
challenge
davet etmek
ask out
davet etmek
(Politika, Siyaset) extend an invitation
davet etmek
have round
davet etmek
ask to
davet etmek düello
challenge
davet mektubu
invitation letter
davet vermek
(Konuşma Dili) throw a party
davet etme
Invite
davet etmek
ask

Tom told me that he intended to ask Mary to the dance. - Tom bana Mary'yi dansa davet etmek istediğini söyledi.

Tom wanted to ask Mary to the prom. - Tom baloya Mary'yi davet etmek istedi.

davet mektubu
letter of invitation
davet edici
invitatory
davet edildin mi
are you invited
davet edilmemiş
uninvited
davet etmek
(Hukuk) to invite

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

He was kind enough to invite me. - O, beni davet etmek için yeterince nazikti.

davet etmek
call in
davet etmek
convoke
davet etmek
a) to invite, to call b) to ask (to) c) to challenge d) to summon
davet etmek
court
davet etmek
(düello) challenge
davet etmek
1. to invite. 2. to summon, cite, or subpoena (someone) (to appear before a civil court). 3. to provoke, bring about
davet etmek
bade
davet etmek
bid
davet etmek
cry out
davet sahibi
invitor
davet yapmak
to have a party
davet çıkarmak
send invitation
dansa davet etmek
to ask sb to dance
eve davet etmek
ask over
bahçede verilen davet
garden party
belayı davet etmek
invite trouble
düelloya davet etmek
call out
düelloya davet için yere atılan eldiven
gantlet
düelloya davet için yere atılan eldiven
gage
düelloya davet için yere atılan eldiven
gauntlet
herkese açık davet
open house
içeriye davet etmek
ask smb. in
karşılaşmaya davet etmek
defy
komisyonu .... davet eder
(Hukuk) (yapmaya, etmeye) hereby invites the Commission to
kırmızı dipli mumla davet etmedim ya!
colloq . I didn't beg him to come!
mücâdeleye davet eden kişi
challenger
sükunete davet etmek
call for restraint
tanıkları davet etmek
(Hukuk) summon witnesses (to)
terbiyeye davet etmek
put smb. on one's good behavior
yemeğe davet etmek
ask smb. to dinner
Turkish - Turkish
Yemekli toplantı: "Nevin'in her aklına estikçe yaptığı davetlerden biriydi."- P. Safa
Yemekli toplantı
Çağrı, çağırma
(Osmanlı Dönemi) çağırma, duâ,. çağrı
(Osmanlı Dönemi) DİABE
(Osmanlı Dönemi) HEBHEBE
(Osmanlı Dönemi) DIAYET
davet etmek
Birinin bir şeye uymasını istemek
davet etmek
Yol açmak
davet etmek
Çağırmak
English - Turkish

Definition of dâvet in English Turkish dictionary

davet mektubu
rako