Definition of cover in English Turkish dictionary
- örtmek
Leyla izlerini örtmek için çalıştı.
- Layla tried to cover her tracks.
Sami, Leyla'yı öldürdü ve bunu örtmek için Leyla'nın evini ateşe verdi.
- Sami killed Layla and set her house on fire to cover it up.
- kaplamak
Su, yeryüzünün yaklaşık %70'ini kaplamaktadır.
- Water covers about 70% of the earth.
Duvarları kaplamak için eski gazetelere ihtiyacım var.
- I need old newspapers to cover the walls.
- kapak
Kapakta Tom'un adını gördüm.
- I saw Tom's name on the cover.
Sonbaharda, fanlar üzerine kapaklar konur.
- In the fall, covers are put over the fans in trains.
- kılıf
Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.
- Tom put a cover over his car.
Ben gece motosikletimin üstüne bir kılıf koyduğumu sağlama alırdım.
- I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night.
- örtü
O, arabasının üzerine bir örtü koydu.
- He put a cover over his car.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- (Tekstil) 1. örtmek, kaplamak 2. muhafaza 3. kapak
- {f} kapamak
- {f} kapsamak
Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
- The patrol cars cover the whole of the area.
Deniz dünya yüzeyinin yaklaşık dörtte üçünü kapsamaktadır.
- The sea covers nearly three-fourths of the earth's surface.
- {i} kap
Hayvanların derisi kıllarla kaplı.
- The skin of animals is covered with hair.
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
- {f} içermek
- karşılamak
Onun kaybını karşılamak zorundayım.
- I have to cover his loss.
O, masrafları karşılamak için yeterli paradır.
- That's enough money to cover the expenses.
- üzerini örtmek
- {f} yetmek
- {f} kapatmak
Böyle bir işte kulaklarınızı kulaklıklarla kapatmak önemlidir.
- It’s important to cover your ears with ear muffs in a job like that.
Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.
- Tom tried his best to cover his tracks so he could save face.
- {i} paket
- {i} kaplık
- {f} üzerini kapatmak
- {f} korumak
- katetmek (yolu)
- rapor etmek
- {i} zarf
- (Askeri) Ateşten koruma(k), koruma(k), örtme(k)
- istila etmek
- üst kapak
- bastırmak
- barınak
- paspayı
- paravana
Burada boy hedefiyiz. Bir paravana bulmamız gerekiyor.
- We're sitting targets here. We need to find cover.
- maske
- (Avcılık) sütre
- ateşle korumak
- supap kapağı
- sığmak
- gövde
- tefriş etmek
- silahla korumak
- (yol) katetmek
- -e silah tutmak/doğrultmak
- (ayrıntıları/vb.) aktarmak
- {f} kapsa
Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
- The patrol cars cover the whole of the area.
Normal aşınma ve yıpranma garanti kapsamında değildir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- sigortalamak
- sigorta
Benim evim sigortalıdır.
- My house is covered by insurance.
Sanırım sigorta bunu karşılar.
- I think insurance will cover it.
- siper
- tıkamak
- gözlemek
- kitap kabı
- koruyucu
- perde
Kapıyı örten bir perde vardı.
- There was a curtain which was covering the door.
- göz altında tutmak
- sığınak
- (Muzik) Düzenleme, aranjman: Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
- (Muzik) İn popular music, a cover version or cover song, or simply cover, iş a new performance or recording of a contemporary or previously recorded, commercially released song or popular song
- (Muzik) Cover versiyon, cover şarkı ya da kısaca Cover: Popüler müzik alanında önceden plağı çıkmış bir şarkının yeni bir yorumla farklı şarkıcılar tarafından yeniden icra edilmesi veya plağının çıkartılması anlamına gelmektedir
- cover crop toprağı muhafaza etmek için kışın ekilen ekin
- (Askeri) (AMERİKAN SAVUNMA KURULU) İSTİKAMETE BAK !: İstikamete bakılması için verilen emir veya komut. Ayrıca bakınız: "cover off". COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTME: Kara, hava veya deniz kuvvetleri tarafından, taarruz, savunma, bunlardan biri veya her ikisinin birden tehdidiyle yapılan koruma. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ: Bir bireyi, planı, harekatı, birliği veya tesisi düşman istihbarat çabalarından ve bilgi sızmasından korumak için alınması gereken önlemler. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): DİNLEME: Almaçla sürekli dinleme durumunda olmak. Bu esnada göndermeç kalibre edilmiş durumda bulundurulur ancak derhal kullanılmak üzere hazır olması gerekmez. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ: Tabii veya suni olarak yapılmış sığınak veya korunma yeri. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ARAZİ FOTOĞRAFI: Belirli bir arazi parçasını gösteren fotoğraf veya diğer görüntü kayıtları. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): "BELİRTİLEN MEVKİYE GEÇ": "Avcıları kuvvet/üs ile temas noktası tayin edilen uzaklıkta tut" anlamına gelen bir kod. Ör. B mevkiine geç yirmi yedi ila otuz mil
- {i} tic. karşılık
- {i} bahane
- {i} cilt, kapak
- cover charge giriş ücreti
- {i} kuver
- batlaniye
- {f} 1. with ile örtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with a cloth. Ekmeği bir bezle ört. Cover that pan with a lid. O tencereyi bir
- {i} av yeri
- with ile örtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with a cloth. Ekmeği bir bezle ört. Cover that pan with a lid. O tencereyi bir
- (Askeri) (INTELLIGENCE) Bknz. "cover" madde 6
- saklanmaya yarayan ağaçlık ve çalılık
- gömlek
- (Hukuk) ele almak
- (Kanun,Sigorta,Ticaret) teminat
- kılıf geçirmek
- cover up
- örtmek
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
- covered
- örtülü
Dünya yüzeyinin üçte ikisi su ile örtülüdür.
- Two-thirds of the earth's surface is covered with water.
Tom'un yatağı bir Pikachu battaniye ile örtülüdür.
- Tom's bed is covered by a Pikachu blanket.
- covering
- {i} kaplama
- cover a topic/subject
- (Eğitim) ders anlatmak
- cover a topic/subject
- (Eğitim) konu anlatmak
- cover cap
- kapatma başlığı
- cover cap
- kapatma kapağı
- cover crop
- toprak koruma bitkisi
- cover crop
- örtü bitkisi
- cover crop
- koruyucu bitki
- cover down
- (Bilgisayar) aşağı kapla
- cover left
- (Bilgisayar) sola kapla
- cover letter
- (Ticaret) ırsalat mektubu
- cover me
- (Argo) koru beni
- cover me
- koru beni (polis argosu)
- cover mode
- (Bilgisayar) kapak modu
- cover net
- (Denizbilim) serpme
- cover net
- (Denizbilim) serpme ağı
- cover open
- (Bilgisayar) kapak açık
- cover page
- (Bilgisayar) ön kapak
- cover pot
- (Denizbilim) sepet
- cover rail
- kapak rayı
- cover ring
- kapak halkası
- cover to
- (Havacılık) örtmek
- cover to
- (Havacılık) kapamak
- cover to
- (Havacılık) kaplamak
- cover type
- (Bilgisayar) kapak türü
- cover up
- (Bilgisayar) yukarı kapla
- cover up
- kapamak
- cover up
- örtbas etmeye çalışmak
- cover up
- kılıfına uydurmak
- cover with
- ile kapatmak
- cover with
- ile örtmek
- cover with
- bulamak
- cover,
- (Ticaret) kuvertür
- cover letter
- açıklayıcı mektup
- cover cam
- kapak eksantriği
- cover charge
- lokantalarda servis için alınan para
- cover charge
- giriş vergini
- cover girl
- kapak kızı
- cover glass
- lamel
- cover letter
- tanıtma yazısı
- cover plate
- kapak plakası
- cover screw
- kapak vidası
- cover up
- örtbas etmek
Leyla cinayeti örtbas etmek istedi.
- Layla wanted to cover up the murder.
- cover up
- ört
Ben kırışıklıklarımı örtbas etmeye çalışıyordum.
- I was trying to cover up my wrinkles.
Alkolle hangi derdin üstünü örtmeye çalışıyorsun?
- What pain are you trying to cover up with alcohol?
- cover up
- kapatmak
- cover valve
- kapak supabı
- cover washer
- kapak rondelası
- cover all the bases
- (deyim) Bir işi, bir meseleyi tüm yönleriyle halletmek
- cover cam
- kapak eksantrigi
- cover for
- Geçici olarak başkasının yerine işine bakmak
- cover notes
- kuvertür notları
- cover one's back
- (deyim) Arkasını sağlama almak
- cover over
- üzerine kapak
- cover page
- kapak sayfası
- cover price
- Bir kitap ya da derginin kapağında yazan fiyat, kapak fiyatı
- cover slip
- slip kapak
- cover song
- (Muzik) Cover versiyon, cover şarkı ya da kısaca Cover: Popüler müzik alanında önceden plağı çıkmış bir şarkının yeni bir yorumla farklı şarkıcılar tarafından yeniden icra edilmesi veya plağının çıkartılması anlamına gelmektedir
- cover song
- (Muzik) Düzenleme, aranjman: Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
- cover song
- şarkı kapak
- cover story
- Baş makale, baş hikaye
- cover title
- Başlık kapak
- cover up for
- için örtbas
- cover version
- (Muzik) Cover versiyon, cover şarkı ya da kısaca Cover: Popüler müzik alanında önceden plağı çıkmış bir şarkının yeni bir yorumla farklı şarkıcılar tarafından yeniden icra edilmesi veya plağının çıkartılması anlamına gelmektedir
- cover version
- (Muzik) Düzenleme, aranjman: Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
- cover version
- sürümlerini kapsamaktadır
- cover washer
- kapak rondelasi
- cover-over
- -Over kapağı
- cover-up stick
- -Up sopa kapağı
- cover address
- (Askeri) VASITALI ADRES: Bir yazıyı muhatabına başka bir şahıs vasıtasıyla göndermek için kullanılan adres
- cover approach
- (Askeri) Gizli yaklaşma
- cover charge
- {i} giriş ücreti
- cover charge
- (isim) giriş ücreti
- cover charge
- (lokantaya/gece kulübüne) giriş ücreti
- cover in
- kapamak
- cover in
- doldurmak
- cover in file
- (Askeri) İSTİKAMETE BAKMAK: Bknz. "cover"
- cover material
- örtü malzemesi
- cover name
- (Askeri) KAPALI İSİM: Kimin ve neyin kastedildiği hakkında yetkisiz kimselere bir fikir vermemek için gelişi güzel seçilmiş bir isim
- cover note
- geçici sigorta makbuzu
- cover off
- (Askeri) İSTİKAMETE BAK !: Bknz. "cover"
- cover one's tracks
- {k} ne yaptığını/ne yapacağını gizlemek
- cover one's tracks
- {k} kendini ele verebilecek şeyleri gizlemek
- cover oneself
- saklanmak
- cover page
- kapak sayfası Ön Kapak
- cover page
- Kapak
- cover position
- (Askeri) Sütre
- cover to cover
- He read the book from cover to cover. Kitabı başından sonuna kadar okudu
- cover up
- (Fiili Deyim ) 1- örtmek , sarmak 2- örtbas etmek 3- gizlemek
- cover up for
- (birinin) hatasını/suçunu gizlemek. Don't move; I've got you covered! Kıpırdama; elimdesin!
- cover up one's fraud
- açığını örtmek
- cover with fire
- (Askeri) Ateş altına almak
- covered
- {s} kapatılmış
- covering
- kabuk
- covered
- (Askeri) KAPALI, ÖRTÜLÜ, MESTUR: Bknz. "cover" ve "exposed"
- covered
- {s} kaplanmış
O tamamen boyayla kaplanmıştı.
- He was covered all over with paint.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
- cover up
- idare etmek
- covering
- üst
- covering
- örtü
Fadıl basitçe kendi izlerini örtüyordu.
- Fadil was simply covering his own tracks.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- cover letter
- üst yazı
- cover letter
- (Ticaret) teyit mektubu
- cover sheet
- (Bilgisayar) kapak sayfası
- covered
- kaplanmak
- covered
- (Dilbilim) dar
- covered
- kapaklı
- covered
- kapanmak
- covered
- (Ticaret) karşılığı olan
- covered
- (Ticaret) güvenceli
- covered
- kapağı olan
- covered
- kaplama
Arap Baharından sonra kış geldi ama kar harabeleri kaplamadı.
- After the Arab Spring came the winter, but the snow hasn't covered the ruins.
- covered
- (Ticaret) risksiz
- covering
- (İnşaat) döşeme
- covering
- mahfaza
- covering
- kapsayarak
- covering
- (İnşaat) çatı örtüsü
- covering
- kapsayan
- covering
- (Kanun) şümul
- covering
- kılıf
- covering
- (Kanun) kapsam
- covering
- hodbin
- covers
- kapaklar
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
- For many books, the covers are too far apart.
Tom dergi kapakları yapıyor.
- Tom is making magazine covers.
- covers
- (Bilgisayar) kapak
Sonbaharda, fanlar üzerine kapaklar konur.
- In the fall, covers are put over the fans in trains.
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
- For many books, the covers are too far apart.
- from cover to cover
- başından sonuna kadar
- from cover to cover
- (deyim) baştan başa
- covering
- {f} kapsa
- covering
- kat
- covered
- (Ticaret) açık değil
- cover letter
- kapak yazısı
- covered
- kapsa(mak)
- coverer
- kaplayıcı
- covers
- örtüler
- cover up
- gizlemek
Fadıl açgözlülüğünü gizlemek için her yolu denedi.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
- cover up
- bürümek
- covered
- {s} saklı
- covered
- {s} kapalı
- covered
- kapsa
Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.
- Tom is no longer covered by his parents' health insurance.
Kaza hasarları garanti kapsamında değildir.
- Accidental damage isn't covered by the warranty.
- covered
- {s} kaplı
Tepe karla kaplı olurdu.
- The hill used to be covered in snow.
O dağ kar ile kaplıdır.
- That mountain is covered with snow.
- covered
- örtük
- covering
- {i} kapama
- covering
- {s} örten
Kapıyı örten bir perde vardı.
- There was a curtain which was covering the door.
- covering
- {i} tabaka
- covering
- covering letter evrak ile gönderilen ve evrakın mahiyetini anlatan mektup
- covering
- {s} kaplayan
- covering
- {i} sığınak
- covering
- {i} koruma
- covering
- (Tıp) Kaplama, örtme
- covering
- cover koru/gözle/git/ört
- from cover to cover
- (deyim) basindan sonuna kadar
- read from cover to cover
- baştan başa okumak