Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.
- In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course.
Düşünceler, tarihin rotasını biçimlendirir.
- Ideas shape the course of history.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
- In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.
Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
- Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
Sel nehrin yönünü değiştirdi.
- The flood diverted the course of the river.
Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
- If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
Sözde 30 günlük dil kurslarından nefret ediyorum.
- I hate so-called 30 days language courses.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Buraya yakın bir golf sahası var mı?
- Is there a golf course near here?
Golf sahaları ya 9 ya da 18 deliğe sahiptir.
- Golf courses have either 9 or 18 holes.
Sabun yapmak için çeşitli süreçler tarih boyunca icat edildi.
- Several processes for making soap have been invented over the course of history.
Geminin kaptanı rota değiştirmeye karar verdi.
- The captain of the ship decided to change course.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
- I see no other course of action.
Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.
- The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
Yemek kursu okullarda zorunlu olmalı.
- A cooking course should be mandatory in schools.
Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.
- The magnets, of course, have a magnetic field around them.
Elbette bir planım var.
- Of course, I have a plan.
Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
- So you're planning to follow this course as well!
Beden eğitimi gerekli bir ders mi?
- Is physical education a required course?
O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.
- She was able to continue her education through correspondence courses.
İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
- The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
Mississippi deltası tarihin akışı boyunca büyük ölçüde şekiş değiştirdi.
- The Mississippi delta has changed shape drastically over the course of its history.
Malazgirt Savaşı, Anadolu tarihinin akışını değiştirdi.
- Battle of Manzikert changed the course of the history of Anatolia.
Ana yemeğimiz için balık yiyoruz.
- We are having fish for our main course.
The cross-country course passes the canal.
A course was plotted to traverse the ocean.
Blood pumped around the human body courses throughout all its veins and arteries.
The ship changed its course 15 degrees towards south.
His illness ran its course.
I need to take a French course to pep up.
On a building that size, two crews could only lay two courses in a day.
... teach the courses and curriculum in their classrooms is key to that. Another important ...
... my ride: tough courses ...