Gökte sayısız yıldız vardı.
- There were countless stars in the sky.
Sayısız insan kasabın önünde sırasını bekliyor.
- Countless people wait their turn in front of the butcher's.
Teste hazırlanmak için çok saatler harcadı.
- He spent countless hours preparing for the test.
Pek çok hayat kayboldu.
- Countless lives have been lost.
Pek çok kez Boston'a gittim.
- I've been to Boston countless times.
Pek çok hayat kayboldu.
- Countless lives have been lost.
Çok sayıda ülke tarıma dayalıdır.
- Many countries depend on agriculture.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
Galakside sayısız yıldızlar var.
- There are innumerable stars in the galaxy.
Kas dokusu sayısız hücreden oluşur.
- Muscle tissue consists of innumerable cells.
Bunları hesaba katmamı istiyor musun?
- Do you want me to count these?
Sadece gücümüzü hesaba katmalıydık.
- We had to count on our strength only.
Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
- Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Uçuşundan en az bir saat önce kontuara gel, lütfen.
- Please come to the counter at least an hour before your flight.
Tom kontuarda durdu, resepsiyonistle konuşuyordu.
- Tom stood at the counter, talking to the receptionist.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Bütün oy pusulalarını saymak zorundayız.
- We have to count all of the ballots.
O, az bilinen ülkeler hakkındaki gerçekleri toplamak için dünyayı dolaşıyor.
- He travels about the world gathering facts about little known countries.
Ülkenin toplam nüfusu 300 milyondur.
- The total population of the country is 300 million.
Hiç kimse ülkeme güvenmek istemedi.
- Nobody wanted to trust my country.
Hiç kimse ülkeme güvenmek istemez.
- Nobody wants to trust my country.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
- In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
Verdiğin her şeyi saymak kötü.
- It is bad to count all the things that you gave.
524.372'e kadar saymak zorunda kalsam, sıkılırım.
- I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
Dünyada üç tip insan vardır: sayı sayabilenler, ve sayamayanlar.
- There are three different types of people in the world: those who can count, and those who can't.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
it
s ı count.
Oy pusulalarının sayımı yarım saat aldı.
- The counting of the ballots took half an hour.
Yaz sayımınızı yapın.
- Make your summer count.
There is a countless number of stars.
I count apples as a type of fruit.
Your views don't count here.
There are three apples; count them.
Apples count as a type of fruit.
Can you count to a hundred?.
He has a 3-2 count with the bases loaded.
... and countless other inventions and ideas around the world. ...