O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
- These foreign words are corrupting our beautiful language.
Dan, Matt'in rüşvetçi bir polis olduğunu keşfetti.
- Dan discovered that Matt was a corrupt cop.
Bu devlet memurları rüşvetçidir.
- These government officials are corrupt.
Birçok insan ülkemiz politikacılarının yozlaşmış olduğuna inanıyor.
- Many people believe that our country's politicians are corrupt.
İnsanın kalbi yozlaşmış.
- The heart of man is corrupt.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Ülkemdeki politikacılar çok bozuk.
- The politicians in my country are very corrupt.
En iyi yolsuzluk, en kötüdür.
- The corruption of the best is the worst.
Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
- We hate our wicked and corrupt leaders!
Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
- Easy living corrupted the warrior spirit.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Sizin siyasi partiniz tamamen bozulmuş.
- Your political party is completely corrupt.