O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
- These foreign words are corrupting our beautiful language.
O, ortağının rüşvetçi bir polis olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını söyledi.
- He said that he had no idea that his partner was a corrupt cop.
Bu devlet memurları rüşvetçidir.
- These government officials are corrupt.
Birçok insan ülkemiz politikacılarının yozlaşmış olduğuna inanıyor.
- Many people believe that our country's politicians are corrupt.
İnsanın kalbi yozlaşmış.
- The heart of man is corrupt.
Ülkemdeki politikacılar çok bozuk.
- The politicians in my country are very corrupt.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
- Money was corrupting Tom.
Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
- We hate our wicked and corrupt leaders!
İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.
- The party in power is corrupt, but the opposition is little better.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- The morals of our politicians have been corrupted.
Sizin siyasi partiniz tamamen bozulmuş.
- Your political party is completely corrupt.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.