continuously; without interruption or pause

listen to the pronunciation of continuously; without interruption or pause
English - Turkish

Definition of continuously; without interruption or pause in English Turkish dictionary

straight
(sıfat) düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan
straight
düz

Ben düz gitmek istiyorum. - I want to go straight.

Lidia'nın sarı düz saçları var. - Lidia has blonde straight hair.

straight
heteroseksüel

Heteroseksüel misin yoksa homoseksüel mi? Ben heteroseksüelim. - Are you straight or gay? I'm straight.

Tom heteroseksüel bir erkek. - Tom is a straight guy.

straight
saf
straight
tutucu
straight
doğru

O kelimelerin doğruca kalbinden geldiğini söyledi. - He said the words came straight from his heart.

Bize doğru yolu göster. - Show us the straight path.

straight
eski kafalı
straight
direkt

İşten sonra direkt eve giderim. - I go straight home after work.

Direkt eve gideceğim. - I'll go straight home.

straight
(içki) sek
straight
dosdoğru

O, dosdoğru bana doğru geldi. - He came straight up to me.

Dosdoğru kapıya gittim. - I went straight to the door.

straight
(Oyunlar) (Poker) Kent: farklı renklerden ardışık sıralı 5 kart
straight
(zarf) düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak
straight
tam olarak
straight
fark gözetmez
straight
{s} sıradan
straight
{s} doğru, yalan olmayan: a straight answer doğru bir cevap
straight
direkt olarak
straight
{i} uyuşturucu kullanmayan kimse
straight
müstakim
straight
tam

Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı. - She told the joke with a completely straight face.

English - English
straight

He claims he can hold his breath for three minutes straight.

continuously; without interruption or pause
Favorites