Sürekli gürültü bizi sağır etti.
- The continual noise deafened us.
O kötü huylu oldu, sürekli karısının yemeklerini eleştirdi ve midesindeki bir ağrıdan şikâyet etti.
- He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
Bugün süregelen hisse senedi fiyat düşüşünün beşinci günüdür.
- Today is the fifth day of continual stock price decline.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
- Worm castings continually enrich the soil.
Ben sürekli olarak pazara giderim.
- I continually go to the market.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.