containing the total amount, number, etc

listen to the pronunciation of containing the total amount, number, etc
English - Turkish

Definition of containing the total amount, number, etc in English Turkish dictionary

whole
{s} bütün

Her cumartesi bütün evi temizleriz. - Every Saturday we clean the whole house.

Bütün pastayı yiyecek mi? - Will he eat the whole cake?

whole
{i} tüm

Yeni Zelanda'nın tüm nüfusu 3.410.000 olup, bunun yedide biri Maori halkıdır. - The whole population of New Zealand is 3,410,000, and one seventh of it are the Maori people.

Bu pencere tüm şehre bakıyor. - This window overlooks the whole city.

whole
tamamen

Tamamen yeni bir dünya. - It's a whole new world.

Sana tamamen katılıyorum. - On the whole I agree with you.

whole
{i} toplam

Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür. - The whole is greater than the sum of the parts.

whole
bütünlüklü
whole
tek parça
whole
{s} yarasız beresiz
whole
sağlığı yerinde
whole
(sıfat) bütün, toplu, tüm, tam, sağlam, sağlıklı, yarasız beresiz, öz
whole
tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
sonuna kadar uğraşmak
whole
sağ

Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum. - I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.

Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır. - All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.

whole
tam şey
whole
iyileşmiş
whole
şişe kanı
whole
go the whole hog bir işi tam yapmak
whole
{s} toplu

Bütün toplum bu planın arkasında. - The whole community is behind this plan.

İlk olarak bir C kursu aldığım zaman sınıfta açıklanan tek bir şeyi anlayamadım. Allah'a şükür ki bütün topluluğun nasıl çalıştığını bana açıklamak için bir programcı olan bir arkadaşım var. - When I first took a C course, I couldn't understand a single thing explained in class. Thank God I got a friend of mine who's a programmer to explain to me how the whole caboodle works.

whole
{s} 1. tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
{s} sağlam
English - English
whole
containing the total amount, number, etc
Favorites