Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.
Tom sürekli TV izler.
- Tom watches TV all the time.
I have never been this excited about having an album. I play it all the time.
The public does not wish to be outraged in this way all the time.