Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.
- This politician is suspected of having connections to organized crime.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.
- Mary has a strong connection with nature.
Bizim özel bir ilişkimiz var.
- We have a special connection.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
Onlar bir demiryolu ile şehirleri birbirine bağlamayı planlıyorlar.
- They are planning to connect the cities with a railroad.
Onların Tom'la bağlantısı nedir?
- What's their connection to Tom?
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
- Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- Sami had very close connections to the crimes.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Konuyla hiçbir ilgim yok.
- I have no connection the matter.
Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
I didn't connect my lost jewelry to the news of an area cat burglar until the police contacted me.
The new railroad will connect the northern part of the state to the southern part.
I'm flying to London where I connect with a flight heading to Hungary.
Both roads have the same name, but they don't connect: they're on opposite sides of the river, and there's no bridge there.
I think this piece connects to that piece over there.
When the technician connects my house, I'll be able to access the internet.
I connected the printer to the computer, but I couldn't get it work.
The bus was late so he missed his connection at Penn Station and had to wait six hours for the next train.
I was talking to him, but there was lightning and we lost the connection.
... But the meaning of our real world connections often gets ...
... there are connections between them. ...