Tom sonunda baskıya dayanamadı ve itiraf etti.
- Tom eventually broke down and confessed.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
- He confessed his crime frankly.
İtiraf edilen bir günah yarı yarıya bağışlanır.
- A sin confessed is half forgiven.
Tom suçunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom has to confess his crime.
Tom polise itiraf etmekten başka bir seçeneği olmadığını hissetti.
- Tom felt he had no other choice than to confess to police.
Yalan söylemek zorunda kaldığını itiraf etti.
- He confessed he had to lie.
Sanık niçin itiraf etti?
- Why did the accused confess?
Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.
- The suspect began to confess at last.