Tom bir konferansta konuşma yaptı.
- Tom gave a speech at a conference.
Belediye Başkanı Tom Jackson bir otelin konferans salonunda konuşma yaptı.
- Mayor Tom Jackson made a speech at a hotel conference room.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Neden Japonya'ya gideceksin? Tokyo'da bir konferansa katılmak için.
- Why are you going to Japan? To attend a conference in Tokyo.
Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- I must confer with my colleagues on the matter.
Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
- If you have some troubles, I recommend you confer with him.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
Yurtdışında konferanslara katılıyorsun.
- You attend conferences abroad.
Onlar bizi konferanslarına davet ediyor.
- They invite us to their conferences.
Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.
- The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.
Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.
- The whole world is watching the summit conference.
Local buttons popped when Henry Kissinger visited Little Rock last month to confer with Fulbright on the Middle East oil talks.
Confer thine estate with others . Be content and rest satisfied, for thou art well in respect to others .
The special immunities that are conferred on MPs were framed with the essential purpose of allowing them to speak freely in parliament.