concurring with a given set of facts

listen to the pronunciation of concurring with a given set of facts
English - Turkish

Definition of concurring with a given set of facts in English Turkish dictionary

true
doğru

Eğer o doğruysa mahvoldum demektir. - I'll be damned if it's true.

Hikâye doğru görünüyor. - The story seems true.

true
hakiki

Hakiki uyruğumuz insanoğludur. - Our true nationality is mankind.

true
{s} gerçek

Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım. - I'm ashamed to say that it's true.

Söylenti gerçek olamaz. - The rumor can't be true.

true
tam

Bu hikaye kulağa acayip gelebilir ama tamamen gerçektir. - This story may sound strange, but it's absolutely true.

Onun tamamen doğru olduğunu sanmıyorum. - I don't think that's quite true.

true
eksiksiz
true
katışıksız
true
sadık

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar. - Only those who change stay true to themselves.

Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir. - This is the true story of Fadil Sadiq.

true
halis
true
hakikaten
true
gerçekten

Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir. - They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true.

Bunun gerçekten doğru olup olmadığına emin değilim. - I'm not sure if this is really true or not.

true
{s} hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi
true
{s} aslının aynı
true
{s} esaslı
true
hakiki sahi
true
tam olarak

Şey, bu tam olarak doğru değil. - Well, that's not quite true.

O tam olarak doğru değildi. - That wasn't exactly true.

true
sadık kalarak
true
(sıfat) esaslı, gerçek, doğru, hakiki, sahi, tam, içten, aslının aynı, asıl, safkan
English - English
true
concurring with a given set of facts

    Hyphenation

    con·cur·ring with a giv·en SET of facts

    Turkish pronunciation

    kınkırîng wîdh ı gîvın set ıv fäks

    Pronunciation

    /kənˈkərəɴɢ wəᴛʜ ə ˈgəvən ˈset əv ˈfaks/ /kənˈkɜrɪŋ wɪð ə ˈɡɪvən ˈsɛt əv ˈfæks/
Favorites