Definition of composit in English Turkish dictionary
- composition
- {i} kompozisyon
Bu kompozisyon yazan kız Nancy'dir.
- The girl who wrote this composition is Nancy.
Jim, benim kompozisyonumda bazı dil bilgisi hatalarına dikkat çekti.
- Jim pointed out some grammatical mistakes in my composition.
- composition
- {i} bileşim
Onlar amniyotik sıvının aşağı yukarı deniz suyu ile aynı bileşime sahip olduğunu söylüyorlar.
- They say amniotic fluid has roughly the same composition as sea water.
Isınan suyun kimyasal bileşimi değişmez.
- Heating water does not change its chemical composition.
- composite
- bileşik
- composite
- bileşim
- composition
- {i} kim. bileşim
- composition
- beste
O çok sesli bir beste.
- It is a polyphonic composition.
Besten her zamanki gibi iyi.
- Your composition is as good as ever.
- composite
- çeşitli
- composite
- kompoze
- composite
- birçok parçalardan oluşan
- composite
- (İnşaat) karma malzeme
- composite
- muhtelif
- composition
- şiir yazma
- composition
- (Dilbilim) yazma
Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
- You don't have to write out a clean copy of your composition.
Kompozisyonunu yazmayı bitirdin mi?
- Have you finished writing your composition?
- composition
- yazı
İki ya da üç yazım hatası hariç onun kompozisyonu çok iyi.
- Her composition is very good except for two or three spelling errors.
Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu nedenle o muhtemelen hatalarla doludur.
- The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors.
- composition
- karışım
- composition
- konkordato hukuku
- composition
- (Dilbilim) birleşim
- composition
- (Dilbilim) yazama
- composition
- (Kanun,Ticaret) konkordato
- composition
- düzenleme
- composition
- beste yapma
- composition
- (Askeri) plastik patlayıcı
- composition
- sanat yapıtı
- composition
- düzen
- composite
- karma
- composite
- karışık
- composition
- bestecilik
- central composit
- merkezi çok parçalı
- composite
- composite photograph fotomontajla biraraya getirilmiş birkaç fotoğraftan meydana gelen resim
- composite
- (Diş) Kompozit; klasik amalgam dolgu yerine kullanılan yeni nesil dolgu malzemesi; plastik bazlı dolgu malzemesi
- composite
- composite number (mat.) bölünebilir sayı, asal olmayan sayı
- composite
- (bot.) bileşikgiller familyasından
- composite
- (bot.) bileşikgillerden herhangi bir bitki
- composite
- (mim.) Korent üslubu ile ionik üslup karışımı olan sütun şekline ait
- composition
- terkibi
- composition
- terkib
- composite
- bileşik,karmaşık
- composite
- (Askeri) MÜREKKEP HAVA FOTOĞRAFI, TERKİP EDİLMİŞ HAVA FOTOĞRAFI: Bak. "composite air photograph"
- composite
- Korent uslubu ile ionik üslup karışımı olan sütun şekline ait
- composite
- terkip
- composite
- {i} bileşikgillerden bitki
- composite
- mürekkep
- composite
- {i} alaşım
- composite
- bileşikgiller familyasından
- composite
- halita
- composite
- bileşikgillerden herhangi bir bitki
- composite
- muhtelit
- composite
- {s} bileşikgillerden olan [(Botanik) ]
- composite
- girişik
- composite
- bileşikgillerden olan
- composite
- kompozit
- composition
- {i} yapı
- composition
- terkip
- composition
- anlama
Bu kompozisyon o kadar kötü yazılmış ki ben onun ne anlama geldiğini çıkaramıyorum.
- This composition is so badly written than I can not make out what he means.
- composition
- (Tıp) Bir maddenin yapı ve bileşimi, özellikle molekülü oluşturan atomların sayı ve diziliş şekli
- composition
- {i} oluşum
- composition
- (Askeri) TERKİP; BİLEŞİM: Çeşitli birlik veya maddeleri bir araya getirmek suretiyle, mürekkep bir kıta, madde veya karışım meydana getirilmesi
- composition
- tümleme
- composition
- {i} yapıt
- composition
- beste/bileşim/düzenleme
- composition
- {i} güz. san. kompozisyon
- composition
- {i} derleme
- composition
- {i} tertip
- composition
- {i} nitelik
- composition
- {i} eserdeki düzeltme
- composition
- {i} dizgi
- composition
- {i} (yazılı ödev olarak) kompozisyon
- composition
- yazı ödevi
- composition
- bir araya getirme
- composition
- {i} anlaşma
- composition
- {i} bileştirme