O karmaşık bir faktördü.
- That was the complicating factor.
Dil bilgisi çok karmaşık.
- Grammar is very complicated.
O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.
- That'll complicate matters more.
Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.
- His being absent complicates matters.
Tüm bunlarla hayatımı zorlaştırmak istemiyorum!
- I don't want to complicate my life with all that!
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
Herkesin hayatı muğlak.
- Everybody's life is complicated.
How poor, how rich, how abject, how august, / How complicate, how wonderful, is Man!.
The DA has made every effort to complicate me in the scandal.