O karmaşık bir faktördü.
- That was the complicating factor.
Fabrika birçok karmaşık makineleri kullanır.
- The factory uses many complicated machines.
Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.
- The social problems of the day tend to be more and more complicated.
Tüm bunlarla hayatımı zorlaştırmak istemiyorum!
- I don't want to complicate my life with all that!
Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.
- His being absent complicates matters.
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
Herkesin hayatı muğlak.
- Everybody's life is complicated.
How poor, how rich, how abject, how august, / How complicate, how wonderful, is Man!.
The DA has made every effort to complicate me in the scandal.