Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
- My clock seems to be broken.
O, bozuk bir kamera buldu.
- He found a broken camera.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
The bankruptcy and divorce, together with the death of his son, left him completely broken.