Definition of complete in English Turkish dictionary
- tamamlamak
Proje tamamlamak için 2000 adam-sat gerektiriyor.
- The project will require 2000 man-hours to complete.
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- He needed more time to complete the task.
- {s} tam
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
- {s} bütün
Tom bütün gün çalıştı ve tamamen bitkin düştü.
- Tom worked all day and was completely worn out.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- eksiksiz
Eksiksiz bir şiir, bir duygunun düşünceyi ve düşüncenin kelimeleri bulduğu yerdir.
- A complete poem is one where an emotion finds the thought and the thought finds the words.
Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı.
- Sami told cops a complete fake story.
- {f} doldurmak
- {f} bitirmek
- {f} tamamla
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Çabucak bu resmi tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
- {f} yerine getirmek
- {f} tamamla: adj.tamam
- {s} tamamı
Numarayı tamamıyle unuttum.
- I completely forgot the number.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- {s} 1. tam, katıksız: I'm in complete sympathy with what you're saying. Senin dediklerine tamamıyla katılıyorum. It came as a complete
- halletmek
- nihayetlendirmek
- tam olma hali
- completeness bütünlük
- bitev
- tamam
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
- bitmiş
Yeni okul binasının gelecek yıl bahara bitmiş olması bekleniyor.
- The new school building is expected to be completed by spring next year.
Yeni köprü marta kadar bitmiş olacak.
- The new bridge will have been completed by March.
- a complete surprise tam bir sürpriz
- {f} tamamla: adj.eksiksiz
- berkelam
- tam, katıksız: I'm in complete sympathy with what you're saying. Senin dediklerine tamamıyla katılıyorum. It came as a complete
- katıksız
- tümlemek
- (Bilgisayar) tamamlandı
Çalışma neredeyse tamamlandı.
- The work has been almost completed.
İş yarım saatten az bir sürede tamamlandı.
- The work was completed in under half an hour.
- tamamlama
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- He needed more time to complete the task.
Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.
- Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project.
- {s} tamamlanmış
Yeni Tokaido Hattı 1964 yılında tamamlanmıştır.
- The New Tokaido Line was completed in 1964.
Yeni köprü, marta kadar tamamlanmış olacak.
- The new bridge will have been completed by March.
- (Bilgisayar) tamamlamak tam
- sonunu getirmek
- tekmillemek
- {s} iyice
- ikmal etmek
- dört başı mamur
- (Bilgisayar) tamamlanan yüzde
- tekmil etmek
- kotarmak
- itmam etmek
- bütünlemek
- butünüyle
- {f} uygulamak
- {s} mükemmel
- bütünlüklü
- (Bilgisayar) biten
- tamamlar
- komple
- completely
- tamamen
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- completion
- {i} bitirme
- completely
- büsbütün
- complete a period of time
- gününü doldurmak
- complete a phase
- aşamadan geçmek
- complete attention
- pür dikkat
- complete attention
- akıl fikir
- complete attention
- tam dikkat
- complete binary tree
- (Bilgisayar,Teknik) tam ikili ağaç
- complete blood count
- (Tıp) tam kan sayımı
- complete cardiac block
- (Tıp) tam kalp bloğu
- complete cargo
- (Ticaret) bütün yük
- complete circuit
- (Fizik) tam devre
- complete collapsed
- (Çevre) tam göçük
- complete coma
- (Tıp) karus
- complete cost
- (Ticaret) tam maliyet
- complete crowding out
- (Ticaret) tam dışlama etkisi
- complete cycle
- (Bilgisayar,Teknik) tam çevrim
- complete date
- (Bilgisayar) tam tarih
- complete dedication
- tam bağlılık
- complete denture
- (Diş Hekimliği) tam takma diş
- complete diet
- (Denizbilim) tambesin
- complete equivalence
- tam eşdeğerlik
- complete expansion
- tam genişleme
- complete feedback
- (Dilbilim) eksiksiz geri iletim
- complete gasification
- (Endüstri) tam gazlaştırma
- complete inventory
- (Askeri) tam sayım
- complete isolation
- tamamen ayırma
- complete liability
- tam sorumluluk
- complete number scale
- (Matematik) sayı ölçeği
- complete one's doctorate
- (Eğitim) doktorasını tamamlamak
- complete one's doctorate
- (Eğitim) doktorasını bitirmek
- complete one's life
- ömrünü tamamlamak
- complete orthogonal
- (Matematik) tam ortogonal
- complete orthogonal set
- (Bilgisayar,Matematik) tam dikgen küme
- complete orthogonal system
- (Matematik) tamortogonal sistem
- complete orthonormal set
- (Bilgisayar) tam dikgen küme
- complete orthonormal set
- (Matematik) tambirim dikey küme
- complete poems
- tamamlanmış şiirler
- complete reinitialization
- (Bilgisayar) tam yeniden başlangıç
- complete satisfaction
- mutlak memnuniyet
- complete seat set
- (Otomotiv) komple koltuk takımı
- complete setup
- (Bilgisayar) tam kurulum
- complete solution
- tam çözüm
- complete space
- (Matematik) tamuzay
- complete specialization
- (Ticaret) tam uzmanlaşma
- complete successfully
- başarıyla tamamlamak
- complete succession
- (Kanun) külli halefiyet
- complete support
- tam destek
- complete the construction
- inşaat tamamlamak
- complete the construction
- inşaatı tamamlamak
- complete the course
- kursu tamamlamak
- complete the course
- kursu bitirmek
- complete the preparations
- hazırlıkları tamamlamak
- complete time
- (Bilgisayar) tam saat
- complete trust
- sonsuz güven
- complete vehicle system
- (Otomotiv) tamamlanmış araç sistemi
- complete vibration
- (Fizik) tam titreşim
- complete word
- (Bilgisayar) tam sözcük
- complete abortion
- komplet abortus
- complete carry
- tam taşıma
- complete combustion
- tam yanma
- complete enumeration
- tümünü numaralama
- complete group
- eksiksiz grup
- complete integral
- eksiksiz integral
- complete lattice
- eksiksiz kafes
- complete measure
- eksiksiz ölçüm
- complete metric space
- tam metrik uzay
- complete number scale
- bütün sayı ölçeği
- complete operation
- tam işlem
- complete quadrilateral
- tam dörtgen
- complete revolution
- tam devir
- complete round
- tam atım
- complete routine
- tam yordam
- complete set
- eksiksiz küme
- complete uniform space
- eksiksiz düzgün uzay
- complete a transaction
- Bir işlemi tamamlamak
- complete aspect
- bitmislik görünüşü
- complete beginner
- tam acemi
- complete chaos
- tam kaos
- complete command
- tam komut
- complete convertibility
- tam çevrilebilirlik
- complete fool
- tam aptal
- complete fracture
- kemiğin boydan boya kırılması
- complete idiot
- tam salak
- complete in
- komple
- complete of
- tam
- complete paralysis
- komple felç
- complete radiator
- siyah cisim, tam ışınlayıcı
- complete spatial randomness
- (İstatistik) Tam uzaysal rassallık
- complete victory
- tam zaferi
- complete with
- ile beraber
- complete, perfect, absolute
- Mükemmel, mutlak komple
- complete; full; entire; absolute
- tamamlanması; tam, bütün; mutlak
- complete aspect
- (Dilbilim) bitmişlik görünüşü
- complete audit
- (Ticaret) tam denetim
- complete audit
- (Ticaret) tam teftiş
- complete binary tree
- tam ikili agac
- complete carry
- (Bilgisayar,Teknik) tam elde
- complete cycle
- tam cevrim
- complete group
- (Matematik) eksiksiz öbek
- complete integral
- (Matematik) eksiksiz tümlev
- complete inventory
- (Askeri) TAM SAYIM: Bak. "inventory"
- complete lattice
- (Matematik) tamlatis
- complete lattice
- (Matematik) eksiksiz örgü
- complete metric space
- (Matematik) eksiksiz ölçevli uzay
- complete metric space
- (Matematik) tammetrik uzay
- complete one's education
- öğrenimini tamamlamak
- complete one's sentence
- cezasını çekmek
- complete order
- (Askeri) Harekat emri
- complete orthogonal set
- tam dikgen kume
- complete penetration
- (Askeri) Tam nüfuz
- complete penetration
- (Askeri) TAM NÜFUZ: Kara Ordusu'nda; hedefin arkasından bakıldığı zaman, merminin hedefin içinde bulunması veya hedef üzerinde meydana gelen delikten ışık görülebilmesi şeklindeki nüfuz
- complete radiator
- (Fizik) tam ışınlayıcı
- complete revolution
- (Matematik) tümel dönme
- complete round
- (Askeri) (NATO) TAM ATIM (NATO): Faaliyete geçmesi için gerekli olan bütün aksamları ihtiva eden mühimmat
- complete round
- (Askeri) (DOD, IADB) TAM ATIM (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): İstenilen koşullar altında ve zamanda özel bir işlevi ifa etmek üzere tasarlanan patlayıcı veya patlayıcı olmayan aksamların montajında kullanılan bir deyim. Tam atımlı mühimmatın örnekleri aşağıdadır: a. Separate loading: Ayrı yükleme: Barut, itici madde ve manevra cephanesinin haricinde, bir mermi ve bir tapadan ibarettir. b. Fixed or semifixed: Sabit veya yarı sabit: Barut, itici madde, kovan bir mermi ve katı mermilerin kullanıldığı durumların haricinde bir tapadan ibarettir. c. Bomb: Bomba: Bir defada bombayı atmak ve onun işlevlerini görmek için gereken bütün aksamlardan ibarettir. d. Missile: Füze: Tam bir savaş başlığı kısmından ve onunla ilgili aksam ve itme mekanizmalarının bulunduğu bir füze gövdesinden ibarettir. e. Rocket: Roket: İşlevini görmek üzere gereken bütün aksamlardan ibarettir
- complete set
- (Matematik) tamküme
- complete shutdown inventory
- (Askeri) FAALİYETİ DURDURARAK TAM SAYIM: Bir tesiste bulunan bütün maddelerin belirli bir tarihte sayımı. Bu sayım yapılırken bütün tesellim veya dağıtım faaliyetine son verilir
- complete trust model
- Tam Güvenlik Modeli
- complete with
- ile beraber: You can buy the books complete with a book case for five billion liras. Kitapları, bir kitaplıkla beraber beş milyar liraya
- complete works
- bütün eserler
- complete works
- külliyat
- complete works
- bütün eserler: the complete works of Hüseyin Rahmi Hüseyin Rahmi'nin bütün eserleri
- completion
- {i} bitirme, tamamlama; bitme, tamamlanma, sona erme
- completely
- tamamiyle
- completion
- {i} tamamlama
Bu projeyi tamamlamak niyetindeyim.
- I intend to carry this project through to completion.
- completeness
- bütünlük
- completing
- {i} tamamlama
O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.
- He had a share in completing the job.
- completion
- {i} ikmal
- completely
- eksiksiz
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
- The procedure must be executed correctly and completely.
- completely
- tam olarak
Tam olarak emin değilim.
- I'm not completely sure.
O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı.
- He completely failed to understand why she got angry.
- completely
- tümüyle
Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir.
- A person cannot understand another person completely.
- as of last complete printing
- (Bilgisayar) son durumda
- completed
- (Bilgisayar) tamamlanma sayısı
- completed
- tamamlanan
- completed
- sonuç almak
- completed
- (Bilgisayar) biten
- completed
- tamam olmak
- completely
- komple
- completeness
- tamamlık
- completeness
- eksiksizlik
- completing
- tamamlayarak
- completing
- itmam
- completing
- (Bilgisayar) tamamlanıyor
- completion
- tamlama
- completion
- bitiş
- completion
- sonuçlanma
- completion
- bitme
Bu bina bitmeye yakındır.
- This building is near completion.
- import complete
- (Bilgisayar) alma tamamlandı
- quite complete
- tastamam
- survey complete
- (Bilgisayar) araştırma tamamlandı
- whole and complete
- tam ve eksiksiz
- completely
- tamamı tamamına
- completely
- eksiksiz bir biçimde
- carry complete signal
- eldeler tamam işareti
- completely
- tam anlamıyla
Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.
- I'm totally and completely in love with you.
- completely
- bütünüyle
O bütünüyle yanlış değil.
- That's not completely wrong.
Ben bütünüyle ciddiyim.
- I'm completely serious.
- completeness
- eksizsizlik
- completion
- yerine getirme
- dedekint complete lattice
- dedekint tam kafesi
- completely
- eksiksiz olarak
- completely
- iyiden iyiye
- completely
- noksansız
- completely
- hepten
- completely
- enine boyuna
- completely
- tam
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
- completely
- toptan
- a complete range
- tam seri
- a complete shambles
- tam bir rezalet
- accomplish, complete
- Komple başarmak
- completed
- tamamlandı
Dan Brown 1998 yılında Dijital Kaleyi yayınlandı. O, beş yıl sonra başka bir best seller Da Vinci Şifresini tamamlandı.
- In 1998, Dan Brown released Digital Fortress. Five years later he completed another best seller, The Da Vinci Code.
Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı.
- After months of negotiations, the peace treaty was completed.
- completed
- tamamla(mak)
- completely
- adamakıllı
- completely
- düpedüz
Biz düpedüz gafil avlandık.
- We were completely taken by surprise.