O başkalarının dinsel inançlarına karşı hoşgörülüdür.
- He is tolerant in religious belief of others.
Bir devlet okulunda dinsel eğitim yasaklandı.
- Religious education is prohibited at a public school.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
Ateizm dinî bir inanç değildir.
- Atheism isn't a religious belief.
Çok dindarsın, değil mi?
- You're very religious, aren't you?
İnkalar dindar insanlardı.
- The Inca were religious people.
Tom inançlı değildir.
- Tom is not religious.
Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
- Layla had deep religious convictions.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
Ateizm dinî bir inanç değildir.
- Atheism isn't a religious belief.
Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- The religious man remained kneeling for hours.
Tom bir din adamı değildi.
- Tom wasn't a religious man.
I was much more religious as a teenager than I am now.