Ben ısıya duyarlı olduğum gibi, yaz aylarında klima olmadan rahatça yaşayamam.
- As I'm sensitive to heat, I can't live comfortably without air-conditioning in summer.
Rahatça oturuyor musun?
- Are you sitting comfortably?
O konfor içinde yaşamaktadır.
- He lives comfortably.
Dairemi beğendin mi? Evet, çok konforlu
- Did you like my apartment? Yes, it is very comfortable.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
O benim arkadaşımla birlikte rahat hissetmedi.
- She didn't feel comfortable with my friend.
Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.
- I completed the university course comfortably.
Ben size rahatlık verebilirim.
- I can give you comfort.
Herkes onunla birlikte rahat hisseder.
- Everybody feels comfortable with him.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
- It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
Bu koltuk çok konforlu, ama rengini beğenmedim.
- This chair is very comfortable, but I don't like the color.
Dairemi beğendin mi? Evet, çok konforlu
- Did you like my apartment? Yes, it is very comfortable.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.
- My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
- Tom did his best to comfort Mary.
Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
- He observed this calmly, from a comfortable distance.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
The home team is ahead by a comfortable margin.
I'll be quite comfortable here, what a great guestroom!.
This is the most comfortable bed I've ever slept in.
he was going to make away himself; but meeting by chance his master Plotinus, who, perceiving by his distracted looks all was not well, urged him to confess his grief; which when he had heard, he used such comfortable speeches, that he redeemed him e faucibus Erebi .