Bu uçak rahatça 400 yolcu taşıyabilir.
- This airplane accommodates 400 passengers quite comfortably.
İnsanlar genelde banliyölerde rahatça yaşamaktadır.
- People often live comfortably in the suburbs.
Küçük konforlu bir evimiz olacak.
- We will have a small comfortable house.
Favori konfor gıdan nedir?
- What's your favorite comfort food?
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
O benim arkadaşımla birlikte rahat hissetmedi.
- She didn't feel comfortable with my friend.
Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.
- I completed the university course comfortably.
Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, odalar bir rahatlık sıcaklığına kadar ısıtılır.
- No matter how cold it is outside, the rooms are heated to a comfortable temperature.
O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
- She always comforted herself with music when she was lonely.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
- It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Ben gerçekten konforlu hissederim.
- I feel really comfortable.
Bu kulaklıklar hem şık hem de konforlu.
- These headphones are both stylish and comfortable.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.
- My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
- Tom tried to comfort Mary.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
- I only wanted to make you comfortable.
Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
- Tom did his best to comfort Mary.
Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
- He observed this calmly, from a comfortable distance.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
The home team is ahead by a comfortable margin.
I'll be quite comfortable here, what a great guestroom!.
This is the most comfortable bed I've ever slept in.
he was going to make away himself; but meeting by chance his master Plotinus, who, perceiving by his distracted looks all was not well, urged him to confess his grief; which when he had heard, he used such comfortable speeches, that he redeemed him e faucibus Erebi .